Markaların Pandemi Karnesi

Markaların Pandemi Karnesi


 

Dünya bütün hızıyla dönmeye devam ediyor, biz terk ettikçe doğa uyanıyor, sokaklarda gelincikler açıyor, Venedik kanallarında yunuslar geziyor, Çin’in göz gözü görmeyen havasında güvercinler uçuyor artık… Bütün bu uyanış hali içinde bir türlü normal dönüşüne devam edemeyen tek şey var, ekonomi. Ekonomi, hareket etmeyince durmayan, aksine gerileyen bir şey. Bu nedenle bizim “durgunluk” dediğimiz şeye bu dünyada recession, yani gerileme deniyor, havalı adı da var, “negatif büyüme”. Büyüyen, ekonomiyi emekleriyle yeterince beslemeyi becerememiş olan işçilerin ihtiyaçları ve karşılığında alamadıkları ücretler, büyüyen işsizlik, garip rakamlarla açıklanmaya çalışılan gelecek kaygısı...

 

Pandemi dünyanın belleğinde İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika’nın veya Sovyetler’in dağılması sonrası Rusya’nın yaşadığı krizle kazınan bu kelimeyi bir daha hatırlattı. Sanayi devriminin getirdiği büyük bir borsa krizi sonrası Amerika’da yaşanan krize benzer bir durum bir daha yaşanır mı bilmiyoruz. Ancak gerçek bir durum var, piyasanın en büyük aktörleri olan markalar yaşadığımız büyük salgınla gerçek bir sınavdan geçiyor. Gelecekteki ekonomik kriz tehdidine rağmen çalışanlarına nasıl davrandıklarıyla bu sınavı geçecek veya kalacaklar. Umuyoruz ki, umut dolu dünyada bu düzen böyle sürmez. Az veya çok, kendimiz ve geleceğimiz adına bir değişim başlar…

 

Yeni Bir Yardımlaşma Kültürü Umudu

 

Salgının Çin’de resmen başladığı Şubat ayından itibaren hem ülkeler hem markalar önemli bir sınav vermeye başladı. O dönemde Çin’e ilk yardım elini uzatan ve maske gönderen ülkelerden birisi olduk. Sonrasında hızla yayılan salgın ülkelerin birbirinin tıbbi malzemelerine havaalanlarında el koymalarına kadar gitti. Ancak markalar dünya çapında büyük bir sınav vermeye başladılar. Önce Amerika’nın anlı şanlı zenginleri Twitter Jack, Microsoft Bill, Amazon Jeff, Romantik Komedi Hugh malvarlıklarından az veya çok bağış yaptılar. Üstüne Unilever gibi firmalar el dezenfektanı üretmeye başladı, yüksek moda da bundan ayrı durmadı elbette. Cumhurbaşkanlığı'nın başlattığı "Biz Bize Yeteriz Türkiyem" kampanyasına da Türkiye’nin büyük şirketlerinden destekler yağdı.

 

Peki bu şirketler çalışanları için ne yaptı? Pandemi lafı dolaşmaya başlayıp ilk ölüm Sağlık Bakanı tarafından açıklandığında ilk iş işçi mi çıkarmaya başladılar? Zamanla artan vakalara rağmen aynı düzende işçi çalıştırmaya devam mı ettiler? Milyon dolarlık inşaatların duvarlarını ekmek arası ıspanak yedirdikleri korumasız ve maskesiz işçilerine mi ördürdüler? Yoksa, zaman içinde ekonominin düzeleceğine dair inançla, ilkeli ve ahlaklı bir tutumla işçilerine ücretli izin verip "Allah Büyüktür" mü dediler? İşte, ulaşabildiğimiz ve teyid edebildiğimiz kadarıyla markaların salgın karneleri.

 

 

 

 

Peki İşçiler Ne Olacak?

 

LCW, Boyner, Mavi, Mudo, Sarar, Decathlon, İpekyol ve YKM online mağazalarını ilk kapatan markalardan oldu. Herbirisinin karnesine çalışanlarının sağlığını da koruduğu için büyük bir artı olarak yansıdı. En güzeli bütün bu markaların işçi çıkarmayacaklarına yönelik açıklamaları oldu. Sosyal medya hesaplarından yaptıkları açıklamalarda salgın sürecinde kapalı olacak mağaza çalışanlarının işten çıkarılmayacağı belirtildi.

Şu süreçte işçilerini, çalışanlarını düşünen markalar herhalde karne notu en yüksek markalardan. LCW bütün tedarikçilerine daha önce sipariş ettiği ürünlerin ödemelerini yaparak, hatta bunun için yeni depolar kiralayarak salgından ciroyu değil, işbirliği yaptığı insanları öncelediğini gösterdi. Toyota Türkiye bu süreçte bütün işçilerini ücretli izine çıkardığını, salgın süresinde işten çıkarma yapılmayacağını aleni biçimde duyurdu.

 

Bu sürecin kaybedeni ne olursa olsun kargo firmaları oldu. Her gün sosyal medyada kargo çalışanlarının sağlıksız koşullarda, koruyucu teçhizattan mahrum biçimde çalıştırılmaya zorlandığını okuduk, üstelik hiçbir markadan aksi bir açıklama da gelmedi. Göstermelik de olsa eldiven-maske dağıtımı yapılmadığı gibi işten çıkarmalar da artmaya başladı.

 

ATV’nin bitmeyen polisiyesi Müge Anlı koronavirüs salgını nedeniyle yayına ara verdi. Herhalde televizyon kanallarının en çok kazandıran programı yayına ara verince sayıları 50’yi bulan set çalışanlarının ücretsiz ve süresiz olarak işten çıkarıldığı set işçileri sendikalarına bildirildi. Bu süreçte en düşük notu alan markalardan birisi Müge Anlı İle Tatlı Sert’in yapımcısı oldu.

 

Elbette bir de inşaat firmaları var. Sendikalaşma düşük olduğu, medyada da bilgi kirliliği olduğu için marka ismi vermekten imtina ediyoruz, ancak her gün ülkenin geleceği inşaata bağlıymış gibi sürekli kalabalık ortamlarda çalışan işçiler görüyoruz sosyal medyada. Yetersiz koruyucu ekipmanlar, düzenlenmemiş vardiya saatleri, kötü yiyeceklerle gerçekten sınıfta kaldılar.

 

Eğer virüsten sonra dünya düzeni değişmeyecekse bile en azından bazı sorgulamalara yol açsın isteriz. İşçiler çalışmazsa biz ne yiyeceğiz sorusu bir yerde dururken, en azından farklı bir mesai dağıtımı, biraz masraf yapılarak verilen ekipmanlar, insanlar için, aileleri için çok şeyi iyileştirebilirdi. Burası bir bellek olsun, hep birlikte hatırlayalım markaların biz sıradan insanlar için ne yaptığını...

 

 

* Makroekonomide geleneksel olarak reel gayri safi yurtiçi hasılanın iki veya daha fazla çeyrek yıllık periyotta arka arkaya negatif büyüme göstermesi durumudur. 

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.