"Giyinmek" kendi başına basit ve evrensel bir eylem iken ‘nasıl’ sorusunun meraklılığı karşısında karmaşık bir fiile dönüşebiliyor. Zamanın ‘transformers’ etkisi ile de bugün Bumblebee dediğimiz bir şeye ertesi gün Sarı bir Vosvos gözü ile bakabiliyoruz biz de. Son günlerde bu dönüşüme benzer bir durum da giyinmenin muhafazakâr yönünde olanların kolaylıkla fark edebileceği başörtüsü seçimlerinde gerçekleşti. Bir zamanların ederi ya da değeri ne olursa olsun almak için heveslenilen ipek şalları yerini penye şallara bıraktı. Arap stillerini influencer’ların teker teker hayata geçirmesi ile penye devri resmi olarak açıldı.
Yılı konusunda 2015 yılı yazında dönemin Instagram fenomenlerinden biri başörtülü bir fotoğrafının altında “Sizce başıma örttüğüm şey aslında ne?” diye sormuştu. Böyle sorduğuna göre o sıradan bir başörtüsü değildi ve zamanın modası ipek şallara göre oldukça spor ve esnek duruyordu. Birçok yanıt geldi gönderiye ve içlerinden yalnızca biri doğruydu: o penye bir etekti. Çok eskilerden bahsetmiyor olmamamıza karşın dönemin yoksunluğu nefes alan, parlamayan genişçe bir başörtüsüydü. Ki bunun penye halini bulmak ise bir kumaşçı yoluna düşülmediyse çok da mümkün değildi. Haliyle bu işin neticesi de Zihni Sinir Projeleri gibi başörtüsü fikirleri oluyordu.
İpek şal trendine atılan pamuklu şal kurşunundan sonra sıra penye şal kurşununa geldi. Son 3 yılda aniden gelişen tesettür giyim sektörü, farklı tarzda giyinmek isteyen muhafazakâr kadınlara yeni yeni şeyler sunmaya başladı. Bu bir ihtiyaçtı ve ne başı ne de yaşı üzerinde ağırlık yapan bir giyimi çoğu kişi istemiyordu. Daha yalın giyinen ve örtüsünün doğal durmasını isteyen kadınlar için penye şallar, icat niteliğinde bir gelişme olmuştu. Bu şallar ipeğe göre esnekti, hava alıyordu, kırışmıyordu, buna bağlı olarak ütü istemiyordu, kaymıyordu ve fiyatı makuldü. E daha ne olsundu?
İlk bakışta kusursuz bir görünüm ve kullanış vaat ediyor gibi olsa da bu şallar tabi ki belli kesimlerce pek de tercih edilmedi ve hatta beğenilmedi. Çünkü ön tarafının duruşu eşarptan gelen göz aşinalığını bozar nitelikte alına yapışık yuvarlak bir şekildeydi. Bu nedenle ilk olarak herkeste “kimseye yakışmıyor” görüşü yer aldı, sonrasında bu durum “ona yakışıyor ama bana yakışmaz” görüşüne evirildi. Şu anda bu faz içerisinde yer almaktayız. En sonunda “herkes için çare penye” önermesine varır mı bu iş bilinmez. Ama bilinen bir gerçek var ki o da rahatlığının dışında bu şalların duruşunun kişiden kişiye önemli ölçüde değiştiği. Yüz hatları, alın genişliği, kaş uzunluğu, çene yapısı derken uzayıp giden kontrol listesi memnuniyet üzerinde de doğrudan ilişkili.
Penye şallarla birlikte gelen bir diğer yenilik ise şüphesiz topuzların şekli oldu. Bir süredir büyük bir kesim saçlarını yukarıdan topladıktan sonra (birkaç kat saç görevi gören kıvırcık toka, tülbent hatta sünger ekleyenler bile vardı) başörtüsünü takmayı tercih ediyordu. Böylece daha hacimli duran örtü, yüze yapışmıyor ve amiyane tabirle bu tarz biraz daha “havalı” duruyor diye düşünülüyordu. Çok şükür bu dev topuz yanılgısı sona ermeye başladı. Penye şal, düşük topuzu ya da yok-topuzu beraberinde getirdi. Topuz yok, iğneye gerek yok. Saçını topla ve takıp çık, bu kadar. Laf ile ile cümleden oluşan bu sürecin, eyleme dönüşebilmek için uzun ve çekimser bir düşünme evresine ihtiyaç duyduğu ise bir gerçek.
Gelelim penye şalın en işlevli kullanım şekline. Son günlerin bir başka trendi olan şapka ve başörtüsü kullanımında penye şallar rahatlık için birebir. Ne tarz şapka takılırsa takılsın örtünün varlığını muhafaza özelliğinde bırakıp, estetik duruşunu şapkaya devreden bu şallar fonksiyonel bir kullanım sunuyor. Böylece şapka takarak tarzını genişletmek isteyenlerce penye şallar müstakil kullanımı dışında başka görünümlerin tamamlayıcısı olarak da yer alabiliyor.