Son zamanlarda yıldızı parlayan, özellikle Avrupa’da ismini duyurmaya başlayan bir isimle sizi tanıştırmak istiyoruz; Kosar Ali. 2002 doğumlu, 2000’lerin artık çocuk sanatçı kontenjanından değil, düz kadın kategorisinden sahnelere giriş yaptığının tatlı bir kanıtı kendisi. 2019 yılında (henüz 17 yaşındayken – ve evet, yaşına takılmış olabiliriz bir parça) Rocks filmiyle 74. BAFTA Ödülleri’nde kazandığı En İyi Yardımcı Oyuncu ödülüyle dikkatleri çekmeyi başarmıştı. 2021 yılında yine BAFTA ile spot ışıkları kendisine çevrildi çünkü Alexander McQueen SS21 imzalı bir elbiseyle arz-ı endam etti ve gözler her yerde (bu demek ki sosyal medyada) üzerine çevrildi.
Kosar Ali siyahi ve örtülü bir kadın olması açısından gerekli azınlık temsilini sağlaması ile Avrupalıları, özellikle BBC’yi mutlu ediyor gibi görünüyor. Doğu Londra’da, Müslüman bir ailede büyümüş olan Ali’nin ailessi Somali’den göç etmiş. Yani, ailenin Avrupa’da doğmuş ilk üyesi.
Henüz liseye giderken, 15 yaşında (evet bu kadar küçük bir yaşta) yönetmen Sarah Gavron tarafından keşfedilerek BBC yapımı Rocks’ın kadrosuna katılıyor. Filmin Toronto’da yapılan priemierinde Ali eleştirmenlerden de izleyicilerden de övgü alıyor. Hemen ardından British Academy and Film Awards (BAFTA) adaylığıyla bir nevi İngiliz sinemasının bağrına basılıyor, ve “umut vadedenler” ödülünü de kapıyor.
BBC yapımı komedi (!) PRU ile de asi ergenleri temsil ediyor ve bu projeyle de göz önünde olmaya devam ediyor.
Kendisinde, yenice akitfe aldığı sosyal medya postlarında durgun bir enerji seziyoruz, yapmak istedikleri cebinde, bunu hissedebiliyoruz. Öte yandan siyahi bir kadın olmak, Müslüman bir aileden gelmek, bunu göstermek, kendini ifade etmek gibi dertleri de var. Kasım ayında Independent’a verdiği röportajda diyor ki;
“Siyahi kadınlar olarak sert bir kabuğumuz olmak zorundaymış gibi hissettiriliyoruz. Ama değiliz. Biz insanız. Duygularımızın olması normal.”
Ali; sektörde kalıcı olduğunu ve bir oyuncu olarak ciddiye alınmak istediğini neredeyse bütün röportajlarında alt metin olarak vermeyi başarıyor. İlkokuldan itibaren oyunculuğa ilgi duyduğunu, özellikle müzikallerde yer almayı çok sevdiğini belirtiyor. Hatta oyunculuk kariyerinin başlangıcı olan ROCKS filminde rol alması da drama öğretmeninin desteğiyle olmuş, hatta öğretmeninin onu ikna etmesi gerekmiş. Çünkü; “Müslüman bir aileden gelen örtülü bir kadın olarak ne kadar ilerleyebileceğinden” emin değilmiş.
Dünyanın Değil, Londra’nın Doğusu
Kosar Ali büyüdüğü Londra’yı, ki bu doğu Londra olarak bilinen, göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölge oluyor, çok seviyor. Tam olarak kültürler karmaşası içinde büyüdüğünü ve hala orada yaşamayı tercih ettiğini söylüyor. Bu tercihindeki en önemli etken onun için kolay helal gıda bulabilmesiymiş. Bu hassasiyetten anlıyoruz ki Kosar Ali için Müslümanlık aileden gelen kültürel bir değer değil, bazı hassasiyetler taşıyor.
Gelecekte farklı Londra hikayeleri anlatmak istediğini söylüyor her fırsatta. “İngiliz filmlerini izlediğim zaman hep şöyle düşünürüm, ‘herhalde biz bu insanlarla farklı bir Londra yaşıyoruz’. Umuyorum ki insanlar kendi yaratıcılıklarının sınırlarında dolaşabilecek cesareti bulabilirler çünkü bütün bu filmler güvenli sularda yüzmekten fazlası değil. Fakat ben kendi jenerasyonumdan umutluyum.”
Hayatının bir sonraki adımında oyunculuğun yanına senaryo yazarlığı ve yönetmenlik yapmak istediğini belirtiyor Ali. Hatta daha önce senaryo denemeleri de olmuş ama kendi ifadesiyle “This Is Us adlı diziyi izledikten sonra bilgisayarı kapatıp camdan fırlatmış.” Çünkü elbette, This Is Us gibi bir dizi yazmak süper güce sahip olmak gibi bir şey. Ama Ali’nin obsesyonu aslında korku filmleri izlemek ve en büyük hayallerinden birisi The Grudge filmine benzer bir yapımda rol almak. Ama asıl hayali ne diye sorarsanız; Joker’i oynamak. Ona göre Joker rölü “İnsanın üzerine devasa bir büyüteç koymak gibi.” Herkesin içinde olan karanlık tarafı, normal davranmaya zorlandığımız için üzerine bastığımız tarafı görünür kılmak gibi, çünkü herkesin içinde bir parça deli vardır.”