Merak Konusu: Havlu Türban ve Bornozlar

Merak Konusu: Havlu Türban ve Bornozlar


 

Ekim 2010’da hayata geçen Instagram, emsal girişimlere kıyasla sadece fotoğraf paylaşma özelliği ile bile emeklemeden triathlon koşar hale geldi birdenbire. Her geçen gün artan özellikleri ile uygulama, etki alanını günden güne genişletirken beraberinde de birçok yenilik getirdi. Bunun sonucu olarak her an erişilebilir olma, deneyimleri paylaşma ve bunun karşılığında ise beğeni alma; küresel çaplı bir afyon etkisi yarattı ve yaratmaya da devam ediyor. Sık sık yeni trendlerin zuhur etmesi, farklı olmak için kitleler halinde aynı yönde hareket etme eğilimi, bunun neticelerinden sadece birkaçı. Ve böylece herhangi biri, kısa süre önce anlamsız olarak nitelendirdiği bir karenin içerisinde kendi anlamını aramaya çalışabiliyor bir anda. Ve bu dikkat çekme, iz bırakma durumu o kişileri adına influencer ya da fenomen dediğimiz bir kategoriye sokabiliyor.

 

 

Milyonlara ulaşabilen takipçi sayıları ile Instagram’ın bahşettiği fenomenlerin verdiği tavsiyeler, paylaştıkları anlar, takip edenlerce bedelsiz bir şekilde alınmış paket deneyim kiti adeta. Restoran seçmekten tutun da makyaj çıkarmaya kadar atılacak her adım öncesi başvurulabilecek şeylerle dolu olan bir mecra düşünün. Son günlerde de banyodan önce mi sonra mı bilinmez, hatta belki de tamamen bu durumdan bağımsız olarak kıyafetin üzerine geçirilmiş bir bornoz ve havlu ile verilmiş pozlar ile karşılaşıyoruz. Başlangıçta insana absürt bir durum gibi gelebiliyor. Ama bu durum insanların hayatına dair bilinen detayların artmasına bağlı olarak yükselen takipçi popülasyonu ile açıklanabilir. Ha bir de sponsorlu paylaşım olma ihtimali ile. Beğenilen kişinin normalde bilinemeyecek anlarının öz-ifşa yoluyla estetik bir biçimde paylaşılması ve o esnada yılların eskitemediği bir pazarlama aracı olan ürün yerleştirme taktiğinin kullanılması… Çok mantıklı.

 

 

Dünyaca ünlü modellerin paylaşmaktan çekinmedikleri hatta akrobatik hareketlerle destekledikleri bu karelerin ülkemize olan yansıması ise 2018’in sonlarına denk geldi. Türkiye dışında ise muhafazakâr birçok Instagram fenomeni böyle projelerde yer aldı. Havlunun saçları örten duruşu ve içerisinde açıklık barındırmayan pozlar, bir parça yaşanılan lüksü bir parça da doğallığı temsil ediyordu. Fakat aslında bütün bu görünümün içinde yer alan kremler, mekanlar ya da yüzdeki maskelerse gizli bir özne gibi bu fiillerin ana sahibiydi. İtiraf etmek gerekir ki havluya sarılı saçlar, memnuniyet ifadeleri ve bunu sağlayan ürün ya da mekanlar; en yalın haliyle kitleleri kendine çekmek için gereken her şeyi karşılıyor. Bu noktada akıllara gelen soru ise şu: bu maksatla bir havlunun türbanmışçasına kullanılabilecek oluşu onu tavizsiz bir reklam aracı yapıyor mu?  

 

Ülkemizde muhafazakâr cenahtan kimler bu akıma kapılır bilinmez. Evin her koşulda azar yiyen kızı edasıyla sosyal hayatta var olmaya çalışan tesettürlü kadınlar için bu durum biraz cesaret isteyen cinsten. Ki böyle projeler de hem ekonomik hem de sosyal anlamda kadınların doğal bir süreç ile hayata katılabildiği nadir ülkelerden biri olan Malezya’dan geliyor genellikle... Şimdi bu tarz reklam çalışmalarının muhafazakârlar için münasipliğinin yanı sıra, zihnimizin bu konulara müsaitliği hakkında da düşünmekte fayda var gibi duruyor.

 

 

Son olarak, 90’lar öncesinde, her dönemi simgeleyen sınırlı sayıdaki yeniliklerin; sosyal normların ve iletişim biçimimizin değişmesi ile o günlerden bugünlere büyüyen bir kar topu edası ile ulaştığını hepimiz görebiliyoruz. Nilgün Marmara’nın “…Artık hiçbir şeye şaşırmadığını fark ettiğin gün, büyüdüğünü de fark etmiş oluyorsun.” sözlerini referans aldığımızda hala daha şaşıracak yüzlerce yeni fikirle karşılaştığımıza sevinmeli miyiz yoksa bunlara alışma hızımıza bakarak üzülmeli miyiz emin olamıyorum. Ama inanıyorum ki tüketimin etkileşim ile harmanlandığı bu zamanlarda daha gelecek çok fikir, daha görecek çok şey var.

 

3 yorum

  • profil
  • profil
  • profil

Yorum Yaz