Fashion CSI

Fashion CSI


Şeffaf ve naif sınırlarla gündemin diğer konularından ayrılan moda dünyası, ne olursa olsun kendi içerisinde çeşitli sansasyonel olaylar barındırmıyor değil. Özellikle trendleri belirleyen moda evlerinin isimleri ve logoları hariç tasarımlarının hiçbirinin herhangi bir telif ile korunmuyor olması meselenin manipülasyona en açık hali. Durum böyle olunca da tasarım intihali bu mecranın en büyük problemini teşkil ediyor. Lakin bunun dışında ırkçılıktan art niyete, art niyetten anlamlandırılamayan birçok fiile kadar, çeşitli vakalar moda dünyasının gündemini meşgul edebiliyor. Geçmişte ifşası, derin bir bilgi ve gözlem gerektiren bu olaylar artık sosyal medyanın güçlü reflektör özelliği ile kısa sürede gün yüzüne çıkıyor. Öyleyse bu bulanık sularda minik bir dalış ile okyanusun berraklığını yeniden değerlendirelim.

DIET PRADA VE İFŞALARI

2014 yılında açılmış bir Instagram hesabının moda devleri ile aşık atabilmesi ya da bir şovun harikuladeliğine intihal gölgesi düşürebilmesi gibi olanaklar tamamıyla yaşadığımız döneme mahsus güzellikler. Ve Diet Prada isimli hesap da bu fırsatı avantaja çevirenlerden. Özellikle Dolce&Gabbana’nın eş kurucusu Stefano Gabbana ile girdiği münakaşalar ile adını duyuran hesap, podyumlardaki high-end markaların en kibar haliyle birbirlerinden cüretkâr bir şekilde nasıl etkilendiğini gözler önüne seriyor.

Hesapta büyük ilgi gören bazı olaylara kısaca göz atmak gerekirse bunlardan ilki ve hesabın büyük kitlelere ulaşmasını sağlayan olay, ‘Borrow My Balmain’ yakalanması olacaktır. Kısaca hadise şöyle vuku buluyor: Borrow My Balmain isimli lüks kıyafet ve aksesuar kiralama şirketi, Avustralyalı influencer Steph Claire Smith'e bir davette giymesi için Dior marka etek ödünç veriyor. Fakat eteğin orijinal olmadığının fark edilip ifşa edilmesi ile olay patlak veriyor. Açılan #borrowmybalmaingate tagi altında şirket aleyhine gelen binlerce yorum neticesinde şirket yetkilileri olayı kabul edip özür mesajı yayınladı. Yani kısa bir ‘eşek ve sağlam kazık’ kıssası.

Hesabın yakın zamanda ele aldığı son olay ise Amerikan Vogue dergisinde aktivist gazeteci Noor Tagouri’nin Pakistan’lı aktrist Noor Bukhari ile karıştırılarak yanlış takdim edilmesi oldu. Tagouri’nin kariyer hedeflerinden biri olan ‘Vogue’da yer almak’ böylece onun için büyük bir fiyasko ile sonuçlanmış oldu. Dergiyi ilk gördüğü anın video görüntülerinde gazetecinin, yapılan hata sonrası yaşadığı hayal kırıklığı da net bir şekilde kameraya yansıyor. Diet Prada’ya göre bu hadise basit bir yazım hatasının ötesinde gazetecinin etnik kökeninden ötürü savsaklanmış ve kasıtlı yapılmış bir durum. Ne diyelim, Allahualem.

Solda:Gucci ve D&G vitrinleri, sağda:Diet Prada ve D&G tişörtleri

Diğer tasarımcılardan sivri dili ile ayrılan Stefano Gabbana ise tabiki Diet Prada’nın iğneli sözlerine karşı sessiz kalanlardan olmayacaktı. 2018 Ekim ayında hesap Gucci ve Dolce&Gabbana’nın vitrin tasarımlarının benzerliğine dair bir post paylaştı ve aslında bu alttan alta D&G’nin Gucci tasarımlarını taklit ettiğini ima eden bir görseldi. Stefano’nun görsele verdiği “Tatlım, bu işi 32 yaşımdan beri yapıyorum; 90’larda tüm bu dünyayı biz yarattık. Lütfen benden özür dile.” cevabı üzerine Diet Prada ekibi, üzerinde “#Please say sorry to me” yazan düz bir beyaz tişörtü satışa çıkarttı. Bu kadarı bile moda dünyası için dikkat çekici bir hadise iken olay bununla kapanmadı. D&G hiç beklenmedik bir atakla Dolce Gabbana imzalı benzer tişörtü 12 kat pahalıya satışa çıkararak Diet Prada’yı kendi silahı ile vurdu. Tam olarak Star Wars serisinin 5.sinde de geçtiği gibi ‘Empire strikes back.’ yani güçlü olan mutlaka geri saldırır.

Ayrıca hazır Stefano Gabbana’dan bahsetmişken kendisinin Trump karşıtları ile olan münakaşalarından bahsetmemek olmaz. First Lady Melanie Trump’ı birçok kez giydiren marka, boykot ve tepkilere maruz kalmaya başlayınca Stefano, Bayan Trump’ın D&G elbiseli fotoğraflarını paylaşarak "Moda ve politika birbirine karıştırılmamalı" mesajı yayınladı. Bunun yanında ara sıra Stefano’nun gelen eleştirilere alaycı bir şekilde “Ne tuhaf! Dün de 13.7 milyon takipçimiz vardı, tüm bu takibi bırakma tehditlerinden sonra da hala 13.7 milyon takipçimiz var” diyerek cevap verdiği de oluyor.

IRKÇILIK

İnsanın genetik kodlarında bulunmayan ama kültürel erozyonun etkisiyle kolaylıkla sindirebildiği bir şey ırkçılık. “21. yüzyılda mı? Yapmayın lütfen.” söylemlerinin yanında birçok göz önünde marka ya da televizyon kanalı bile isteye ya da elinde olmayarak ayırımcı bir tavır sergileyebiliyor.

Bu olaylar içerisinden son yıllarda en çok ses getiren ise şüphesiz H&M’in siyahi bir çocuk mankene giydirdiği üzerinde “Ormanın en cool maymunu” yazan sweatshirt oldu. Pek çok kimse tarafından reklam kampanyasının ima ve kasıt içerdiğine dair eleştiri alan marka, reklamı yayından kaldırarak, ürünün satışına devam etti. Her ne kadar konu ile alakalı H&M’den özür mesajı gelmiş olsa da bazı şeylerin tevafuk olamayacak kadar kurgusal olması teessürleri gölgede bırakıyor gibi.

En az H&M’in reklam skandalı kadar dikkat çekici bir diğer ırkçı yaklaşım da Prada’dan geliyor. ’Pradamalia’ adını verdiği aksesuar serisinde yer alan ve koleksiyonun maskotu olan 550 dolar değerindeki siyah maymun figürü vitrinlerde sergilenmeye başladığı andan itibaren tepki çekmeye başladı. Öncelikle Twitter’da bir avukatın postu ile başlayan tepkiler Prada boykotları ile devam etti. Gelen tepkilere kayıtsız kalamayan Prada "Grubumuz ırkçı görüntülerden nefret eder" gibi basit bir açıklama ile ürünü geri çekse de bu geri adım hiç kimseyi iyimser düşünmeye sevk edemedi.

Dünya üzerindeki lüks tüketimin 3’te 1’ini gerçekleştiren Çin ile Dolce Gabbana’nın ırkçı reklam filmi dünyanın öteki tarafından yükselen bir diğer ırkçı hareket oldu. Çin’e özel hazırlanan reklam filmi, chopstick ile İtalyan yemekleri yemeye çalışan Çinli bir kadının dış ses tarafından alaya alınmasından ibaret. Film içerisindeki hangi öğe hangi Çinli tüketicinin hangi arzusuna yönelik hazırlandı kimse anlam veremese de yine bir özür mesajı ve reklamın geri çekilmesi ile olayın izleri silinmeye çalışıldı.

ŞİRKET SKANDALLARI

Bir zamanların klas hareketi olan gerçek deri kullanımı, azalan hayvan popülasyonu ile ters korele bir şekilde yükselen bilinç ile şimdilerde oldukça eleştiri alan bir eylem. Fakat buna rağmen bazı markalar ısrarla statü vurgusunu bu yolla yapmaktan kendilerini alamıyorlar. Hermes’in Jane Birkin’den ilhamını aldığı Birkin model çantanın croco versiyonu bu tutkunun son eseri. Teksas’taki üretim tesisine ait görüntülerin internete düşmesi ile çantaya adını veren ünlü stil ikonunun bu model için isminin kaldırılmasını istemesi ve haber ajanslarının bu isteği tüm çantalar içinmiş gibi lanse etmesi, olayın en kısa özeti. Aynı kalitede suni deri üretememek mi, yoksa bunun bir kalite göstergesi sayılması mı tam netleşmese de Hermes bu konuda sessiz kalmayı tercih edenlerden.

2018 yılına kadar milyonlarca dolar değerindeki satılmayan ürününü yakarak imha eden Burberry’nin bu hareketi çok anlamlandırılmaya çalışıldı. Kendi açıklamasına göre ürünlerin ucuz fiyata yanlış insanlara satılmasındansa yok edilmesi daha münasipti. Her ne kadar şaşırtıcı olsa da aslında bu durum lüks giyim markaları için bir ilk değil; benzer haberlere daha öncesinde Louis Vuitton ve Chanel gibi markalar da konu olmuştu. Fakat geçen yıl 28.6 milyon sterlin değerinde satılmamış ürününü yakan Burberry’nin yeni tasarımcısı Riccardo Tisci ilk koleksiyonunu hazırlarken, şirketin bundan sonra toplum ve çevre sorumluluğuna daha fazla önem vereceğini açıkladı. Buna göre firma bundan böyle satılmayan ürünlerini yakmayacaktı. Bu ifade henüz gerçeğe dönüşmediğinden önümüzdeki sene ne olacağını bilemiyoruz. Ama anlıyoruz ki şu anda herhangi bir outlette Burberry bir trençkotla karşılaşmamak için hiçbir neden yok. En azından şimdilik.

 

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.