Büyük İndirim İçermeyen Yazının Başlığı

Büyük İndirim İçermeyen Yazının Başlığı


Doksanlı yıllarda elinde valizi ile kapı kapı gezen ansiklopedi ya da süper emiş gücüne sahip süpürge pazarlamacıları oldukça popülerdi. Ding dong, kapı çalar ve sürpriz! Hadi şimdi sehpanızın üstünü yakalım evinizin dip köşesindeki tozu gözünüze sokalım ve lütfen bir yakınınızın numarasını alalım şeklinde sürüp giden bir batakhane. Çıkamazdınız içinden, bu sene değilse seneye... O Alman mucizesini almak zorundasınız. Agresif pazarlama ile ilk tanışmamız belki de bu şekildeydi ilk kez.

 

Kapı zincirlerini tatlı diliyle açtıran valizli pazarlamacılar, tele marketing ile bir saat içinde zayıflama aleti, bal, Kur'an okuyan seccade satan kanallardan önce bir başka fenomen daha vardı. Vapurda bir bey amcayı tıraş eden Şener Şen! "Abilerim, ablalarım... Şu elimde görmüş olduğunuz jileti taçsız kral Pele, Beckenbauer, Nadya Komanaçi, Bridget Bardot, İngiltere Kraliçesi Elizabeth, Kaleci Mayer, Fenerbahçeli Cemil kullandı." Hepsi de şöhretini bu jilete borçluydu hani hatırladınız mı? Bu hatıralar artık gerilerde kaldı. Yoksa kalmadı mı? Belki de başka bir kılıfla aramıza sızdı.

 

Abilerim, ablalarım... Şu elimde görmüş olduğunuz jileti taçsız kral Pele, Beckenbauer, Nadya Komanaçi, Bridget Bardot, İngiltere Kraliçesi Elizabeth, Kaleci Mayer, Fenerbahçeli Cemil kullandı.

 

Bundan sekiz sene evvel Madame Coco diye bir marka ortaya çıktı. Sanki köklü bir Fransız markası gibiydi, kendine has kokusu, dönemin floral desenlerine kıyasla insana kendini royal hissettiren baskılara sahipti ürünleri. Oysa Adanalı İlhan Tanal’ın dönemin bir başka fenomeni English Home’daki ortaklığından ayrılarak çizdiği yeni bir yoldu bu.

English Home’a bu noktada ayrı bir başlık açmak gerekiyor. Zira sosyal medyaya yansıyan haliyle birbirinden ayırt etmenin detaycı bir karakter gerektirdiği evlerin mimarının adı English Home. Tabelasını görür görmez kokusunu burnunda hisseder, nedensiz bir biçimde ferforjeye bir duygu beslemeye başlarsınız. Bunların hepsini çift kişilik nevresim takımı ve metal bir lokumluk yapar tek başına.

 

Peki Madame Coco nasıl kaliteli bir "bir milyoncu" olarak konumlanmayı başardı zihinlerimizde? Bu sorunun cevabı aslında çok basit. Ürünlerin tamamı piyasanın üzerinde bir fiyatlandırma ile etiketleniyor fakat hiç bir zaman o fiyattan satışa çıkmıyor. Hepsi reyona girmeden dehşetengiz bir indirimle karşılaşıyor ve bir çizgi ile en az %50 indirime uğruyor. Ve şanslı gününüzdeyseniz -ki bu her gündür, üstüne kasada %40’lık ek indirimle karşılaşırsınız. Yani toplamda bileşik oran hesapları ile cedelleşirken pos makinasının cıyırtıları eşliğinde fişiniz kesilir. Birden hepimiz inanılmaz bir indirime denk düşmüş oluruz. Hesap muazzam büyüme muazzam!

 

 

Bu satış stratejisi başlangıçta bahsi geçen devrim niteliğindeki pazarlama yöntemlerinin new-age’idir. Herkesi avlar. Ucuzluk peşinde olan bu havuzdadır, estetik kaygısı olan da. Akıl da vardır, tutku da içinde. Şimdinin geçerli olan trendi işte bitip tükenmeyen bu indirimler... Tenzilata uğramamış bir şey bulmanın imkansızlığı içinde, herkes kendini şanslı gününde hissediyor o güne özel indirimlerle. Gratis’te ilk fiyatıyla şampuan ya da rimel alan insan artık çöldeki bedeviden bile bahtsız addediliyor.

 

“Bize kaça olur?” sorusunu zikretmeksizin teklif edilen dosta gider fiyatlar içerisinde ilk rakam neydi? Bu ürünün kar marjı, maliyeti ve bizim akılcı tercihlerimiz neydi ya da ne şekildeydi? Bunlara ulaşmak adeta sonucu bilinen bir problemde, çeşitli çıkarma ve bölmelere maruz kalmış ilk rakama gitmek gibiydi. Çözebilmek yetmez. Çünkü bilirsiniz Mat-1’de “ebilmek” değil bunu hızla “edebilmek” marifetti. Henüz kartın slibi kesilmeden ya da onun ilk değerinin o etmediğini hatırlamadan.

 

Şimdi sakinleş. Aldığın mesajı seninle aynı anda alan diğer şanslı kişilerle birlikte rahatla. Korkma indirimin orada ve sana mahfuz. Her zaman olduğu gibi yerli yerinde.

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.