Sanatçının Hayatı Eserlerine Dahil Mi?

Sanatçının Hayatı Eserlerine Dahil Mi?


Bir yazarın hayatını eserlerinden ayıramam. Bunu öğrendiğim ilk kitap Tezer Özlü’nün Çocukluğun Soğuk Geceleri idi. Sonrasında Leyla Erbil’le mektuplaşmalarını okurken hep geriye sıçramalar şeklinde zihnim Çocukluğun Soğuk Geceleri’ne uzandı. Okuduğum her Tezer Özlü eseri bu kitapla yerine oturdu. Özlü için Arnavutköy, Cesare Pavese ile kurduğu bağ, bitmek bilmeyen ruhsal sıkıntıları, intihar sanrıları, varoluş- kadınlık cinselliği üzerine düşünceleri; eserlerinde geçen bu imgeler, hepsi bir dominonun taşları gibi otobiyografisini oluşturan unsurlardan oluşuyor. Tezer Özlü ile kurduğum ruhdaşlığımın ilk adımı onun bu eseri ile oldu.

 

Peki Sylvia Plath’ı anlamak için aslında Sırça Fanus’un Esther’ini tanımak gerekir mi?

 

Esther’in öğrenim hayatı başarılarla doludur; hayat ideali, yazmak, ünlü bir şair olmaktır. Hayal kırıklıkları, intihar girişimleri, bocalamaları vardır. İnsanlara tahammül edemez. Ya Sylvia’yı nasıl bilirsiniz? Sylvia Plath çocuklarına kurabiye ve süt bırakıp, mutfağa giderek kafasını fırına sokarak hayatına son vermeden hemen önce yayımladığı bu romanı ile biz okurlara bir nevi otobiyografisini bırakmıştır. Sylvia, Esther’in fanusuna önce kendisi girmiştir.

 

Avusturyalı yazar Thomas Bernhard’ın eserlerini tam olarak otobiyografik beşlemesini bitirdiğim zaman içselleştirdiğimi hissetmiştim. Gayrimeşru bir çocuk olarak dünyaya gelen Bernhard’ın edebiyat ve müzik zevkinin temellerinin çocukluk yıllarında dedesi tarafından atıldığı ve bu naif çocuğun dünya ile kurduğu bağın eserlerinde öfke olarak yansıması, monologları, söylenmeleri üslubunu oluşturan her şey tam da bu beşleme ile anlamlandı. 

 

Otobiyografik eserler ya da biyografiler yazara, sanatçıya nüfus edebilmek için bir köprü.

 

Özellikle Batıda biyografi türünde çok ciddi araştırmalar yapılarak eserler verilmekte. Dünyada okurlar bir tür hobi olarak -belki de her insanın sahip olduğu magazin ihtiyacının sonucu- felsefecilerin, sanatçıların, müzisyenlerin, yazarların düşünsel süreçlerini, hayat pratiklerini, sosyal yaşamlarını, aşklarını, başarılarını, başarısızlıklarını merak ediyor. Sanatçıların hayatlarının sadece bıraktıkları eserlerden ibaret olmadığını, onları bu süreçte besleyen, destekleyen ya da “-e rağmen oldurtan” “şey”lerin peşine düşüyor. Sanatçının eserleri, felsefesi ile gerçek bir yakınlık kurmak isteyen okuyucular zihinsel damarlarını açacak, fikirlerini geliştirecek ilhamı sanatçıların hayatlarında arıyor.

Dünyada okurlar, sanatçıların hayatlarının sadece bıraktıkları eserlerden ibaret olmadığını, onları bu süreçte besleyen, destekleyen ya da “-e rağmen oldurtan” “şey”lerin peşine düşüyor.

Pek de haksız olduklarını düşünmüyorum. Varoluşçu felsefenin babalarından Heidegger 50 yıl kadar mektuplaştığı öğrencisi -sevgilisi- Hannah Arendt’le olan romantik ilişkisinin Varlık ve Zaman’ı yazdığı dönemde eserini beslediğini söyler. Bu ilişkinin arkasında kalan yarım yüzyıllık mektuplaşmalar açıkçası bir okur olarak Heidegger’in, fenomenoloji ve varoluşçuluğa muazzam katkıları kadar ilgimi çekmekte.

 

Ludwig Wittgenstein dil felsefesini oluştururken gündelik hayatı nasıldı? Avusturalyalı zengin ve soylu bir ailenin evladı olan Ludwig neden kendini Norveç’te inşa ettiği küçük bir kulübeye kapatıyordu. Bu soruları Wittgenstein’in felsefesini anlamada ana yola götüren ara yollar olarak görüyorum.

 

 

Gündelik hayat hep bizim için mi zor ve yoğun, bu insanlar kendi çağlarını aşan eserleri verirken ne yaşıyorlardı, ne yiyip ne içiyorlardı, kimlerle oturup kalkıyorlardı, yaratma ve düşünsel anlamda gündelik hayatları nasıl işliyordu? Evet sabah rutinlerinden, sosyal hayat, çalışma rutinlerine kadar meraklı okur bunların peşine düşebilir.

Gelgelim ülkemizde biyografi ya da yazarın hayatının eserlerine dahil olması olgusu kültür hayatımızda yeteri kadar yer tutmuyor. Misal Tahir Alangu’nun Ömer Seyfettin veya Haluk Oral’ın Orhan Veli biyografisi ayarında pek az çalışma var. Bu mümbit alana çok daha fazla araştırmacının girmesini diliyorum. Zira yeni ilhamlara, başka eserlere, kendisine istikamet arayan genç yeteneklere bu tür çalışmaların ciddi bir rehber olduğunu unutmamak gerekiyor.  

 

 

 

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.