Her Yapıtında Çığlık: Kuzgun Acar

Her Yapıtında Çığlık: Kuzgun Acar


Çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben.
Çok uzaklardan geçen bir hayal gibi,
yok da sayılmam.. var olan bir şeyim ben..
şimdi, ben bensiz geleyim
sen ise
sensiz gel…
 
 
Kuzgun Acar bu ülkede hemen her iyi ressamın, heykeltraşın, çoğunlukla şairin, yazarın başına gelenleri (işsizlik, dışlanma, parasızlık, yurt dışında ödüller, zorlu bir hayat) sırasıyla yaşamış, erken kaybettiğimiz, kendisini ve sanatını hayatı boyunca sorgulamış bir heykeltraş.

Şimdi Sakıp Sabancı Müzesi'nin Bahçesinde Yer Alan "Kuşlar"
 
Asıl adı Abdülahet Kuzgun Çetin Acar; kuzgun adını kendisini çok çirkin bulan babası ekliyor. 1928’de, İstanbul’da dünyaya geliyor ve Etiyopyalı annenin evlilik dışı çocuğu olarak babasının nüfusuna “kabul edilebilmesi” için 14 yaşına girmesi gerekiyor. 1948’de İstanbul Güzel Sanatlar Fakültesi’nde eğitim almaya başlıyor. Resim heykel bölümünde dönemin ünlü hocası Prof. Rudolf Belling ve ardından da Ali Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu’ndan ders alıyor. Bara’nın sanat anlayışı, özellikle geometrik soyut non-figüratif tarzı Acar’da derin izler bırakıyor.

 


 
Çalışmalarında Gabo’yu anımsatır şekilde kafes ve tellerden üç boyutlu çığlıklar üreten Acar demir, çivi ve ahşapla bugün soyut lirik kategoride anabileceğimiz eserler üretti. İlk kişisel sergisini 1953 yılında Maya Sanat Galerisi’nde açan Acar 1961 Paris Bienali’nde 1.’lik kazandı. Aralarında İtalyan heykelcisi Giacometti’nin de bulunduğu seçiciler kurulu, Kuzgun Acar’ın paslı çivilerle oluşturduğu heykeli başarılı buldu ve Acar’a hem birincilik ödülünü hem de yabancı sanatçılara ayrılmış iki burstan birini verdi. Buradan kazandığı sanatçı bursuyla Fransa’ya gitme şansı bulan Acar 1962’de Paris Musee D’Arts’da bir sergi açtı. 1966 yılında Rodin Müzesi’nde özel bir davetle seçme eserleri yayınlandı. 1975’de Mehmet Ulusoy’un Paris Kafkas Tebeşir Dairesi oyunu için onlarca mask yaptı.

 

 

Dönemin bütün ressamları ve heykeltraşları gibi Adalet Cimcoz’un ünlü Maya Galerisi’nden geçti yolu. Adalet Cimcoz anılarında Kuzgun Acar’ı evladı gibi sahiplendiğini hatta bazen babasına karşı onu korumak zorunda kaldığını anlatır. Narmanlı Han’da ressam Namık Denizhan’ın atölyesinde çalışan Kuzgun Acar Paris Uluslararası Genç Sanatçı ödülünü aldıktan sonra dahi kendisine ait bir atöyle kuramadı. Yönetmenliğini yaptığı Hakkari (1968) ve Kanlı Pazar (1969) adlı iki filmi de vardır.
 
Türkiye’de çağdaş heykel sanatının öncüsü kabul edilen Acar, kamusal alanda onlarca kıymetli eser bıraktı, bıraktığı eserlerin birçoğu maalesef yerinden söküldü ve hurdacılara satıldı. 4 Şubat 1976’da bir duvar rölyefi üzerine çalışırken merdivenlerden düştü ve beyin kanaması nedeniyle hayatını kaybetti.
 

 
Acar, heykeli üzerine düşünen, ürettiği eseri kavramsallıkla kendisine ait bir alan yaratan bir heykeltraş. İnsanın en temel öğesinin yerinde duramamak ve zaptedilemezlik olduğuna inanmış, hareketin heykelini yapmaya odaklanmıştır. Çoğunlukla irkilten eserlerinin malzemelerini paslı çivileri, artık demirleri, teller ve kafesleri hurdacıdan toplar, kaynakçı gözlüğüyle çalışırdı. Hacmin değil hareketin ve belki de boşluğun peşindeydi.

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.