Oyunu Durdurma Hakkımı Kullanıyorum

Oyunu Durdurma Hakkımı Kullanıyorum


 

Çocukları izliyorum parkta. Daha önce de izledim.

 

İki çocuk kafalarının üzeri yere gelecek şekilde sonlarını düşünmeden kaydıraktan kayıyorlar. Sırayla, her seferinde, biri önde diğeri arkada olacak şekilde yer değiştirerek yapıyorlar bunu. Üst üste arkada kalan çocuğun sesi yükseliyor: Oyunu durdurdum! Ve duruyor oyun, öylece. 

 

Bazı çocuklar daha kibar; “Oyunu durdurabilir miyiz?” diye soruyor, bunlar genelde kız çocukları. Bazısı doğrudan kenara oturup oyunu bir süreliğine bırakıp kendisi için durduruyor. Bunlar kız ya da erkek olabilir. Ayakkabısının bağcığını bağlayıp devam ediyor. Kimisi “Oyun durdu!” diye bağırıveriyor ve oyun gerçekten duruyor. Oyun durdu diye bağıran çocuğun karakterine, ses tonuna, duygu durumuna bağlı olarak bazen onun etrafına toplanılıyor, bazen kalındığı yerde bekleniyor, bazen başka küçük gruplar oluşturuluyor. Ama oyun hep duruyor.

 

Bu müthiş! Çocukluğumdan hatırlıyorum ben de; oyunlar durdurulur. Çok temel bir hak, adeta space olan alanda olmaklığın doğuştan getirdiği temel bir hak. Durduranın oyunun her saniyesinde alabileceği bir karar ve eşlikçilerin de her daim uyması gereken bir talep.

 

Bazen ben de durmak istiyorum. Etrafımısarmışimgelerdenhızlıcadönenekranlardandijitalyakizlerindenherşeyibilmezorunluluğundan demeyeceğim ama. Bu konuyu hepimiz çok söyledik.

 

Durmak istiyorum. Kendi başlattığım şeye, dahil olduklarıma, açtığım konuya biraz ara vermek istiyorum. Bağcığımı bağlar gibi, çünkü düşmek istemiyorum.

 

Hayır, bitirmek zorunda değilim.

 

Durmak ve devam etmek, durmak ve oyundan çıkmak, durmak ve izleyicisi olmak, durmak ve tezahüratçı olarak kalmak, durmak ve artık oynamak istemediğim oyundan çıkmak, durmak ve başka bir başlangıca geçebilmek, durmak ve mızıkçı olarak anılmaktan gocunmamak.

 

“Babam eve çağırıyor artık.” diye yalan söylemiştim çocukken. Halbuki oyundan sıkılmışım. Ya da yorulmuşum.

 

“Çok terledim, annem kızacak” diye de yalan söylemiştim. Halbuki annemin benim çok terlememle her zaman alıp veremediği bir şey de yoktu.

 

Yalanı bırakmak istiyorum; bunun adı ayıp.

 

Duraklama hakkımı cebimde tutarak, tamamlama zorunluluğunu bir kenara atarak, arkamı dönüp sitenin duvarlarından sokağa geçebileceğim bilgisini aklımdan hiç çıkarmayarak, başka oyunlara geçebileceğimi, herkesten önce sıkılabilceğimi, kendi oyunumu kurabileceğimi bilerek durmak istiyorum.

 

Kendi sınırlarımı belirleyebilmeyi, hâlden hâle geçmeden kendi hâlimde kalabilmeyi, böyle tam durduğum yerde olduğum ve olageldiğim kişiyi kabullenmeyi, yere basarken, o ayaklara bakarken, duran, istikamet değiştiren, birbirinin içine geçen ayaklarımı olduğum yere sımsıkı sabitleyebilmeyi, gücümü aklımdan bağımsız topuklarımdan alabilmeyi, beni durduğum ya da gittiğim yere yalnızca ayaklarımın götürmesini, onlara güvenmeyi istiyorum.

 

Durmak ya da yol almak hakkını kullanan ayaklarımı sonsuzca savunmak istiyorum.

 

Ve aslında savunmaya ihtiyaç duymamak.

 

Ben, durabilirim. Durup bakabilirim. Durup arkamı dönebilirim. Durup gidebilirim.

 

Aklım diyorum, ayaklarıma bak. Biraz da ona ayıp etme.

 

3 yorum

  • profil
  • profil
  • profil

Yorum Yaz