Meşk Estetiği

Meşk Estetiği


Aşk hikayeleri ya hep ayrılıkla ya da kavuşmayla bitiyor. Bilmiyoruz kavuştuktan sonra o hikayenin kahramanlarını ne sürprizler bekliyor. Halbuki asıl macera kavuşunca başlıyor. İncinme, aşınma, eksilme ya da çoğalma, törpülenme, parıldama, görünür olma, görülememe, kendini koruma, kendini kaybetme, kendini bulma, bir olma ama iki kalma ve daha neler neler. Tüm bu mücadeleye kıyasla çok daha kolaydır uzaktan sevmek, sevilmek veyahut hiç sevilmemek, o loş ışığın altında görülmek ya da görmek. Burası işte öyle bir yol ağzı.

O loş ışığın ardındaki sevgilinin hayaleti mi, yoksa etten kemikten, hatadan eksikten, zaaftan oluşan, bana eksiğimi gediğimi hatırlatacak gerçek ve canlı bir insan mı?

Tüm bu mücadeleye girebilecek miyim? Kendimi bir başkasına açabilecek, incinmeyi göze alabilecek miyim, kontrolü bırakacak ama kendimi de bırakmayacak kadar cesur ve uyanık olabilecek miyim? İmkansız aşklar tüm bu seçimlerden uzak konforlu bir alan.

 

Kavuşamayan şövalyeler ve leydiler dünün hikayesi değil. Kavuşmak o hayali zırhı çıkarmak demek, kadın ve erkeklerin taşıdığı hayali zırhı.


Bülent Somay “Bir şeyler eksik” isimli kitabında imkansız aşkları anlatmak için, şövalye aşkı kavramından bahsediyor. Bizdeki beyaz atlı prens tabirinin orjinali beyaz atlı şövalye imiş, Türkçe'ye çevirirken prens yapmışız. Şövalye metal zırhıyla parıl parıl parlar ve yara almaz, çok güçlü görünür. Halbuki der Somay, şövalye gittiği yere şiddet ve tecavüz götürmüştür. Belki de o yüzden imkansız kalması evladır. Kavuşamayan şövalyeler ve leydiler dünün hikayesi değil aslında. Kavuşmak o hayali zırhı çıkarmak demek, kadın ve erkeklerin taşıdığı hayali zırhı. Tahmin ettiğiniz gibi fiziken kavuşmak da yetmez zırhsız bir kavuşma için. Harikulade Bayan Maisel (Marvelous Mrs Maisel) her akşam eşiyle beraber yüzünde bir karış makyaj ve güzel dalgalı saçlarıyla yatağa girer, eşinin uykuya dalmasını bekler, daldığından emin olunca sessizce yataktan kalkıp banyoya gider ve yüzünden makyajı temizleyip, maskelerini sürüp, saçlarını bigudileyip yatağa döner. Sabah sessizce eşinden önce uyanır, pencereyi açıp odayı havalandırır, hemen banyoya gider, maskeyi temizler, bigudileri çıkarır, saçını düzeltir, makyajını yapıp, pencereyi kapatıp yatağa döner. Sonra eşinin onu uyandırmasıyla tatlı tatlı uyanır (mış gibi yapar). Bu eşi için özen göstermekten, evlenince kendini bırakmamaktan başka bir şeydir. Her gün tekrar eden bir oyundur. Her gün yanında uyuyan bu adamı kandırmak içindir tüm çaba, kendini yorarken eşinin de aklını hafife alır. Bayan Maisel'ın dramı başka bir yazının konusu olsun, biz başladığımız yere dönelim.

 

Gerçekten kavuşunca ne oluyor? “Kavuşunca meşk, kavuşamayınca aşk olur” derler. Aşksız da meşk olmaz. Yani meşk aşkı zorunlu kılıyor ama aşk meşki değil. Meşk, sevginin işteş fiili, beraberce sevmek, sevişmek anlamına geldiği gibi, beraberce çalışmak, alıştırma yapmak, taklit yoluyla öğrenmek anlamlarına da geliyor. Aşk Allah'ın bir lütfu ve emekle inşa ediliyor. Beraberce çalışarak, oluyor, olduruluyor. Meşk ucu sonsuza açık bir çalışma hali. Hep eksikli ve hep gelişebilir.

 

 

* Başlık, Beşir Ayvazoğlu'nun geleneksel sanatların estetik duygusunu anlattığı, “ Aşk
Estetiği” isimli eserine gönderme.

1 yorum

Yorum Yaz