Kızlarımıza Miras Bırakacağımız Kitaplar

Kızlarımıza Miras Bırakacağımız Kitaplar


Kızlarımıza miras olarak kitaplar bıraktığımız bir dünya artık bizim için bir zorunluluk. Özellikle kadın meselesiyle hemhal olmuşsanız, İslam ve  kadın kavramları üzerine kafa yormuşsanız, nedir bu feminizm diye bir kerecik olsun kitap kapağı aralamışsanız, bunun elzem olduğunu anlıyorsunuz. Çünkü bir kızı büyütürken ne kadar dikkat ederseniz edin, neticede bir toplumun içinde yer alacak, çalışacak, belki evlenecek. Başka bir ailenin, başka türlü de yetiştirilmiş insanların arasında yaşayacak. Ve bir kadın olarak hayatı düşünmekle ve düşünmekle geçecek. Kendisini, eşini, iş arkadaşlarını, patronunu, marketteki adamı, trafikteki kamyon şoförünü… "Acaba kadın olduğum için mi, ben olduğum için mi?” Bütün bu süreçte okumak; yere sağlam basan ayaklar ve kendi kimliğini bulması için. Bu seçkide Türkçe yazını ve kuramın temel kitaplarını öncelemeye çalıştık, feminist kuramın bunlardan ibaret olmadığının farkındayız.

 

İslami Feminizmler, Zahra Ali (editör)

İslam ve feminizm kavramlarının hala yan yana gelmelerinin zor kabul edildiği bir dünyada Ali, hem bu önyargıya hem de İslam’ın kadına baskı kuran bir din olarak kabul edilmesine karşı çıkıyor. İslamafobi bütün dünyada yayılırken tezat olarak daha güçlü çıkmaya başlayan dindar kadınların sesi feminist mücadele içinde nasıl kabul edilebilir? Zahra Ali’nin editörlüğünü yaptığı bu kitap İslam fıkhı ile iç içe geçmiş olan ataerkil geleneğin kadını hiçe saydığını belirtirken feminizmin batılı bir olgu olarak kabul edilmesine karşı çıkıyor.

 

 

İkinci Cins, Simone de Beauvoir

Bugün toplumsal cinsiyet diye bir çalışma alanı varsa bunun büyük bir kısmını Simone’a borçluyuz. Sadece kadın meselesi açısından değil, sosyolojik ve felsefi bakımdan da önemli eserlerden birisi olan İkinci Cins kadının öteki, erkeğin sıradan ve norm olmasına itiraz ediyor. Burada tartıştığı kürtaj, aile, cinsellik, cinsiyet ve iş yaşamı, kadının üretimi gibi konular güncelliğini koruduğu için hala etkili ve önemli bir metin.

 

Kadınlığın Gizemi, Betty Friedan

Kadınlığın Gizemi bugün hala gizem olan, adı asla tam olarak konulamayan şeyi işaret ediyor, “kendini gerçekleştirme itkisi". Bu bir bakıma kadınların neden mutsuz olduğunu, erken yaşta okulu bırakıp evlendiğini, buna mecbur hissettiğini ve dahası evle ilgili detayların ve önemsiz şeylerin kadınlara, iş yaşamının ve önemli meselelerin erkeklere ait olduğunu sorguluyor kitap boyunca. Kadınlığın Gizemi bir manifesto ve bir sosyolojik bir betimleme, 60’ların ev kadınlarından iş yaşamında savaşan kadınlara aslında eksik olanı ortaya koymaya çalışıyor.

 

Cinsel Politika, Kate Millett

Sanat ve edebiyat tarihiyle uğraşan herkesin şahidi olduğu erkek egemen cinsiyet yanlılığına kendi özgün tabiriyle cevap veren muhteşem bir metin Cinsel Politika. Sanat tarihindeki ikonoklazm ( ikonların, resimlerin günah sayılarak yek edilmesi) kavramını cinsiyet politikasına taşımış ve kadınların sistematik olarak nasıl zayıflatıldığını, cinsiyetinden ibaret görüldüğünü belirlemiş Kate Millett. Bu satırları yazarken akla çok da taze olan “İkinci Yeni’nin Gelini” manşeti geliyor bazı dergilerin. Bazen bir kadın ne kadar yazsa, üretse ve var etse de sonuçta bir kadın, birilerinin karısı birilerinin sevgilisi olmaktan ileriye gidemiyor. Kate Millett’in kinik ve özgün dili kitabı çok kısa sürede bitirmenizi sağlayacak.

 

İrademize Karşı: Erkekler, Kadınlar ve Tecavüz, Susan Brownmiller

Tecavüzün aslında şehvetle değil güç ilişkileriyle ilgili olduğunu ortaya koyan ilk metinlerden birisi bu kitap. Toplumun geneli tarafından tecavüze uğrayanın "kışkırtıcı davrandığı, olmaması gereken bir yerde olduğu, evinde olması gereken bir saatte dışarıda olduğu" gibi bir dizi suçlamaya maruz kalması yönündeki yanılgıya karşı çıkar. Hem de şiddetli bir biçimde. Bu tür suçların cezalandırılmasına yönelik kanunların da değişmesinde bu tür tartışmalar büyük rol oynamıştır. Gönül isterdi ki biz de bu meseleyi insanlar üzerinden değil kuramlar üzerinden tartışalım.

 

Parçaların Ötesinde, Sheila Rowbotham- Lynne Segal ve Hilary Wainwright

Konferans metinlerinin derlenip genişletilmesinden oluşan bu üç yazarlı kitap sosyal feminist ideolojileri toplumun girift sorunlarına uygulama denemesi. Kadınlarla devlet arasındaki ilişkinin incelenmesi ve bütün feminist deneyimlerin değerli sayılması kitabın öne çıkan özellikleri.

 

 

Ben Kadın Değil miyim: Siyah Kadınlar ve Feminizm, Bell Hooks

Eğer Simon toplumsal cinsiyet meselesinin annesi ise Hooks da ablası falan olmalı. Bugün yoksullar, azınlıklar, göçmenler ve bütün ötekiler için feminizm talep ediliyorsa biraz da bu çığır açıcı metin sayesindedir. Amerika’dan çıkan en özgün seslerden birisi olan Hooks dezavantajlı gruplara dahil edilen kadınların sömürü ve ezilmeye nasıl daha açık olduğunu ve bu durumun da önyargılarla beslendiğini yazarak terminolojinin gelişmesini de sağlamıştır.

 

Güzellik Efsanesi, Naomi Wolf

Wolf’un eseri şu acı gerçeği kabul etmekteydi: Kadınlar ne kadar zeki, eğlenceli ve dinamik olursa olsun, kalçalarının büyüklüğüne dair onları kötü hissettirecek bir şeyler her zaman vardı. Wolf’a göre, daha da kötüsü, (bir kadının cazibesinin çok fazla olduğu yönündeki) bu acımasız dış mesaj zamanla içselleşiyordu; hatta, modern dönem kadınlarının gücü ve görünürlüğü görünüşte artarken bile, aslında durum daha da kötüye gidiyordu. Bazılarına göre, Wolf tartışmalı bir figürdür ve bazen de tutarsızdır; ancak kadınların ezilmişliğine (ve bunun asla ortadan kaybolmadığına) dair ustaca analizleri, Güzellik Efsanesi‘ni (The Beauty Myth) bugün hâlâ epey güncel kılmaktadır.

 

Cinsiyet Belası- Feminizm ve Kimliğin Altüst Edilmesi, Judith Butler 

1990'da yayımlandığında feminist kuramda ve toplumsal cinsiyet araştırmalarında çığır açan, queer kuramın öncü metinlerinden sayılan Cinsiyet Belası’nın Türkçe’ye çevrilmesi ne yazık ki çok uzun sürdü. Cinsiyetin doğal olup olmadığını sorgularken ilk defa bu metinde cinsiyetin yapısına dair savlarını ortaya koyuyor Butler. Kitap aslında biraz dağınık, bağımsız gibi görünen tartışmalar içeriyor. Fakat kapağı kapattığınızda durup anlıyorsunuz ki bu aslında kadınlığın doğasına ilişkin tartışmalar bütünü.

 

Modern Mahrem, Nilüfer Göle

Nilüfer Göle’nin Türkiye’nin modernlik tecrübesini siyasal iktidar biçimleri veya kentleşme üzerinden değil de mahrem alanlar üzerindeki dönüştürücü etkisini göstermesi bakımından önemli bir metin. Türk modernleşmesi tarihinde kadın-erkek ilişkileri arasındaki kara kıta gün ışığına çıkarılmaya çalışılmış olan Göle alt metinde kadın üzerindeki iktidar çabasının modern araçlarla nasıl sürdürüldüğünü anlatıyor.

 

 

Kadın Karşıtı Söylemin İslam Geleneğindeki İz Düşümleri, Hidayet Şefkatli Tuksal

Kadın ve erkeğin toplumsal ve ontolojik anlamda Kuran’da eşit olup olmadığı hep tartışılan bir konudur. Ancak kadın ve erkek arasında fıtraten olduğu varsayılan eşitsizliğin ataerkil kökenleri ve beslendiği kaynaklar fıkıh ve hadis ilminin verilerine dayanarak bu kitapta gün yüzüne çıkarılmış ve Türkçe literatürde bir ilk. Müslüman kadınların modern hayatın gereklilikleri ile İslam öğretileri olarak özetlenebilecek uygulamalar arasındaki gerilimde bocalarken yaşadıkları sıkıntıların da kaynağı bir bakıma gözler önüne seriliyor. Kadın aleyhtarı tutumların tezahürlerini de açığa çıkaran kitap aslında bu bakımdan hem sosyolojik hem de teolojik bir çalışma.

 

Kurtlarla Koşan Kadınlar- Vahşi Kadın Arketipine Dair Mit ve Öyküler, Clarissa P. Estes

İnsanlık tarihi boyunca bastırılmış ve örselenmiş kadınların durumunu sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan ele alan çok sayıda inceleme yapıldı. Her inceleme, kadınları “tanımlama ve çözme” açısından farklı yöntemler önerdi. Bu önermelerin ne ölçüde kadının doğasına ilişkin isabetli tespitler yaptığı ve alternatifler sunduğu ise tartışmalı bir konudur. Clarissa P. Estés, Kurtlarla Koşan Kadınlar’da gerçekten farklı bir önermede bulunuyor; kadınlar için yalın, uygulanabilir ve doğal çözümler öneriyor. 19. yüzyılla birlikte insanlığın doğadan kopuşu ve duygulara yer vermeyen kapitalist bir endüstri çarkının içinde kayboluşundan yola çıkarak, kadınların yapması gereken ilk şeyin içlerindeki doğal sesi keşfetmek olduğunu söylüyor ve kadınların içlerinde yatan sınırsız güç ve yaratıcılığın, kurtların doğal yabanıllığında yattığı savını ileri sürüyor. Kadınların çoğu zaman farkında olmadan içselleştirmek zorunda bırakıldıkları eziklik ve yetersizlik duygusuna, bastırılmış cinsel güdülerine çok değişik bir malzemeden yaklaşıyor: masallar! İnsanlığın ortak bilinçaltının aynaları olduğunu düşündüğü masallar aracılığıyla kadın bilinç dışının derinliklerine iniyor ve birçok açmazdan kurtulmalarına yardımcı olacak masal tadında terapiler uyguluyor. Kitaptaki farklı kültürlerden derlenen masallar, kadınların ilişkileri, kişisel imgeleri ve hatta bağımlılık gibi temalar çevresinde gelişiyor. Örneğin Afrika kökenli bir öykü, kadının ikili doğasını yansıtıyor; Ortadoğu’ya ait bir masal, sıradan bir kilim gibi görünen büyülü bir halının toplumun önyargılarını ve görünüşe ne kadar kolay aldandığını ortaya koyuyor. Yayımlandığında büyük övgüler almış bu sıra dışı kitap, kadınları vahşi derinliklerine doğru heyecanlı bir yolculuğa çağırırken, kadın bilinç dışının bugüne dek hazırlanmış en büyük sözlüğü olarak da okunabilir.

 

 

Kadınların İsyanı ve İslami Hafıza, Fatma Mernissi

İslam dünyasındaki bütün devletler ve milletler moderniteyle çoğunlukla acı bir tecrübeyle karşılaştı, savaşlar ardından gelen yıkımın çaresi olarak ya da yukarıdan dayatılan bir kalkınma hamlesinin zorunlu koşulu olarak. Moderniteyle farklı farklı hesaplaşan devletlerin (ve dolayısıyla entelijansiyanın) neredeyse üzerinde uzlaştıkları tek konu Müslüman kadını bastırmak, görünmez kılmak, erkekten hep bir adım geride durması gerektiğine ikna etmek. Müslüman kadın ya da erkeklerin, Peygamberin ve dört halifesinin bu bakımdan nasıl yaşadığına bakma niyetinde olan Fatma Mernissi, Emevi ve Abbasi saltanatları döneminde yerleşen bid’atlar ve ataerkil kodları inceliyor.

 

Cogito Sayı 58- Feminizm 

Yapı Kredi Yayınlarının Cogito dergisinin Feminizm özel sayısına Zeynep Direk, Fatmagül Berktay, Luce Irigaray, Monique Wittig, Judith Butler, Rosi Braidotti, Iris Marion Young, Hande Öğüt, Esra Arsan makaleleri ile Elizabeth Grosz ve Serpil Sancar ise söyleşileri ile katkıda bulunmuş. Güncel olarak kadınlık durumunu sosyolojik ve felsefi bağlamda ele alan makaleler derli toplu bir feminizm panoraması sunuyor.

 

Türk Modernleşmesinin Cinsiyet: Erkekler Devlet, Kadınlar Aile Kurar, Serpil Sancar

Bu topraklarda modernleşmenin önemli bir boyutu kadınla ilgili yeni bir tip yaratarak onu cinsiyetsizleştirmesidir. Modernitenin oldukça muhafazakar bir yorumu kadınların kamusal alanda neredeyse cinsiyetsiz ve cinselliksiz temsil edilmelerine yol açtı. Bu kamusal kadınlık çoğu aristokratik gelenekte olduğu gibi kadınları cinsellik sahibi olarak değil de toplumsal gelişime adanmış, çocuk yetiştirmekle memur cinsiyetsiz bedenler olarak konumlandırdı. Toplumsal amaçlar için seferber edilecek sosyal kimlikler inşa edebilme (ve erkek odaklı cinsiyet rejimlerinin otoriter siyasal rejimlerle eklemlenme) stratejisi olarak bu tarzın başarılı bir örneği de Türkiye'de yaşandı. Serpil Sancar, tarihsel olarak kadınların dışlandığı, cinsiyetçi politikaların belirginleştiği ve cinsel ahlakın sınırlarının çizildiği bir tarih anlatıyor bize. Feminist bir tarih okuması bu, aynı zamanda orta sınıf Türk ailesinin içini dışarı çıkarıyor bir bakıma.

 

Mezarı Olmayan Kadın, Assia Djebur

Cezayirli yönetmen, yazar ve düşünür Assia Djebar’ın Türkçe’de olan tek kitabı Mezarı Olmayan Kadın bir roman. Süleyha’nın romanı. Assia Djebar’ın Cherchell’de ailesiyle birlikte bir zamanlar oturduğu evin duvar komşusu… Süleyha, kentteki kadınlar arasında, Fransız egemenliğine karşı bir direniş ağı kurdu sessiz sedasız; 1957’de dağa çıktı, sömürge ordusu tarafından yakalandı ve geriye hiçbir iz bırakmadan kaybedildi. Bu kadının romanı, aslında bir bakıma da söyleşi, bütün kadınların önünde olasılık olarak duran bir gelecekle söyleşi.

 

Özne Felsefe ve Bilim Yazıları 18. Kitap- Feminizm ve Felsefe

Platon ve Aristoteles’den başlayarak kadınlığın doğası, feminist mantık okumaları, norma ve cinsiyet sorgulaması, feminist bir doğa eleştirisi gibi değerli makalelerin hem çeviri hem de özgün metin olarak yer aldığı gerçekten feminizmin felsefesini sorgulayan değerli bir sayı hazırlamış Özne.

 

Feminizm Kitabı- Osmanlı’dan 21. Yüzyıla Seçme Metinler, Hülya Osmanoğlu (editör)

Feminist hareketin Osmanlı'dan 21. yüzyıla uzanan serüvenini hareketin kendi metinleri üzerinden serimleyen bu kitap, feminist hareketteki dönüşümü-devamlılığı bir arada görmeyi mümkün kılması açısından önemli bir seçki. Kitap, feminist mücadelenin patriyarkadaki dönüşümlerin ve bu dönüşümleri sağlayan feminist hareketin bizzat kendi yazınıyla doğrudan analiz edilmesini mümkün kılmayı hedefliyor. Bu seçkide yer alan metinler yaşadığımız coğrafyadaki feminist hareketin ortaya çıkardığı politik hattın yanı sıra onun dünya ile bağları üzerine kimi sorulara da yanıt arıyor. Seçki, feminist hareketin diğer toplumsal mücadelelerle temas noktalarını ve bu mücadelelerle ilişkisi bağlamında onları nasıl etkilediği ve onlardan nasıl etkilendiğini göstermesi açısından yön gösterici bir işleve sahip. Bu da kitabı feminist mücadelenin bugününü ve sorunlarını değerlendirmek açısından önemli bir kaynak haline getiriyor.

 

Feminist Bir Yaşam Sürmek, Sara Ahmed

Sara Ahmed feminist teorinin güncel hayatın deneyimlerinden doğduğunu ve aslında feminist olmanın evde ve işte başladığını tartışıyor. Ahmed beyaz olmayan feministler arasından çıkan bir akademisyen olarak biraz şiirsel biraz da kendi üzerine katlanmış meditatif düşünceler esrikliğinde kelimeler ve tanımlarla nasıl feminist bir yaşam sürüleceği, düşüncelerin nasıl değiştirilebileceğini tartışıyor. Gündelik hayatta çarptığımız duvarlara karşın ayakta durabilmek için ihtiyaç duyduğumuz kavramsal argümanların da bulunabileceği bu kitapta sadece feminizm değil bağlantılı olarak ırkçılık da ele alınmış.

 

Judith Butler ve Postmodern Feminizm, Derya Aybakan Saliya 

Feminizmin temel varsayımlarını ve kadın kategorisini tartışmaya açan Butler, feminizmin kadınların hak ve çıkarlarını güvence altına almaya çalışırken öbür taraftan feminizmin yürüttüğü kimlik politikalarının dışlayıcı sonuçlara yol açma riski taşıdığını düşünür. Bu yüzden o, feminizmin dışlamaya ve sömürüye karşı daha güçlü bir mücadele yürütebilmesi için feminizmin temel kabullerini ve kimlik politikalarını sorgular; feminizme daha geniş bir perspektif kazandırmaya çalışır.

 

%99 için Feminizm: Bir Manifesto, Cinzia Arruzza- Tithi Bhattacharya- Nancy Fraser 

Farklı akımları, eğilim ve yaklaşımları içinde barındıran, bazı konularda ayrışan ve birleşen feminizm anlayışlarına taze bir soluk: %99 İçin Feminizm. İlhamını kısa süre önce dünyanın çeşitli ülkelerinde patlak veren feminist grev dalgalarından alan Arruzza, Bhattacharya ve Fraser bir konuda çok net: Toplumsal cinsiyet şiddeti farklı biçimler alsa da kapitalist toplumsal ilişkilerin sonucudur ve dolayısıyla bugün feminizm her zamankinden daha fazla antikapitalist bir karaktere bürünmelidir. Tüketiciliği pompalayarak kendine yeni bir pazar yaratan ticari feminizmle de, kariyer basamaklarını o kırılan cam tavanların döküntülerini süpürmeye mahkûm kız kardeşlerimizin omuzlarına basarak tırmanmamızı öğütleyen liberal feminizmle de arasına mesafe koyan; cinselliği ve cinsel kimlikleri düzenleyen değil, özgürleştiren; ırkçılık ve sömürgecilik karşıtı; enternasyonalist, eko-sosyalist bir feminizmin manifestosu bu. Üstelik, bir mücadele aracı olan grevi bürokratlaşmış sendikaların elinden alarak yeniden icat eden ve antikapitalist bütün radikal hareketlerle ittifak kurmayı hedefleyen bir feminizmin. Arruzza, Bhattacharya ve Fraser’ın kürtajdan bakıma, sağlıktan barınmaya, şiddetten cinselliğe kadar pek çok sorunu ele aldığı ve eşzamanlı olarak on dört dilde yayımlanan bu manifestosu, kapitalizmin kâr hırsının temelde kadınların sömürüsü üzerine inşa edildiğini gözler önüne sererken, coşkuyla bir çözüm de sunuyor. Dünyanın üstünde bir hayalet dolaşıyor: Feminizmin hayaleti.

2 yorum

  • profil
    • profil

Yorum Yaz