Kısık Sesle: Karantina'da Sütyen Takma(ma)k

Kısık Sesle: Karantina'da Sütyen Takma(ma)k


 

Nihayeti belirsiz günlerin içinde sona mı daha yakınız başa mı belli değil. Yakınlarda yüzmeyi bilen, güvenilir biri olsa, boy verip anlayabiliriz aslında meselenin derinliğini ama şimdilik herşeyi koyvererek koruyabiliyoruz kendimizi. Günlerdir evdeyiz. Herkesin evde olduğu fikrine güvensiz, bir cadı avı içinde cadının kendisi olmamak için kıyıdan uzağa kulaç kulaç yüzüyoruz.

 

Hiçbir şey değişmiyorken gittikçe değişir her şey, bunu biliyoruz ve İngilizcesini söylerken more and more’a gelince beterin beteri vardır’ı anımsayıp derin bir oh çekiyoruz. Hayatımıza son güncellemeyle gelen yeniliklere hızlı bir uyum süreci söz konusu. Çünkü bir değişikliğe uğramanın reformist yanı her zaman rahatlatır insanı. Bu bağlamda aynı kalmaya çalışmak, sınıfsal eşitsizliğe işaret ve istikrarda ısrar, istiklal vaat etse de istikbal açısından apaçık bir tehlike.

 

Herkesin aklına geleni söylediği evrende, herşeyin normale döndüğü varsayımı, insanı bazı sırları ifşaya iter. Süresi belirsiz bugünler bittiğinde her şey eskisi gibi olabilecek mi? Hayır, ne psikolojik ne de ekonomik açıdan bunu değerlendirecek takat henüz kimsede yok. Mesele daha derinlerde, içeride, içimizde. Milyonlar tek yürek akıllarda tek soru: Tekrar sütyen takmaya başlayabilecek miyiz?

 

Koronavirüsten daha hızlı yayılan ikinci şey; rahatlık ve evinde kalabilen şanslı kişiler için bu çoktan bir salgın. Yıllardır diz yapmayan ev kıyafetleri, alındığı gibi duran koltuk takımları artık yeni değil; bir parça eski. Hadi onları geride bırakmak kolay ama üzerine araştırmalar yapılan, varlığı kadınlara sinir yapıyor şeklinde töhmet bırakan sütyenlere dönüş kolay olmayacak gibi.

 

Hamilelik geçiren pek çok kadın bu süreci yakinen bilir. Bu hayat içinde bir merhaledir, hani yaşlanırsın ve davranışlarınla alakalı daha az hesap verir hale gelirsin. Kolonyalı mendille temizlenir, sıcaklayınca eteğini püfürdetirsin, normaldir. Taze annelik de o aşamaya girişin ilk dersi gibi, ev halkına karşı ilk sere serpe duruş ve sınırsız umarsızlık. Öyle bir harika ki anlatılamaz.

 

Kiminin kod, kiminin fıtrat dediği, her biri birbirinden farklı habitatlar içinde bitki örtüsüne baş kaldırmayacak uzunlukta büyütüyoruz çimenliklerimizi genelde. Olağanüstülük tezahür edince de; dışarıdaki afet, insan doğasına kıyak geçiyor arada böyle. Rahatsın, rahatız. Bunun zaruri mi, engel mi, kim dedi, neden vardı sorularından hariç tadını çıkarmanın zamanı. Bazı şeyler hızla yürürlüğe girerken eline lateks eldivenleri takmanın sıkıntısı, kopça açmayacak olmanın rahatlığıyla tolere edilebilir çünkü.

 

Ve bu bir muhakeme zamanıysa şayet ve eğer herkes eşitleniyor diye bir sevinç varsa içimizin fiskos masasının üzerinde bir yerlerde bu hikayede sütyenler olmamalı sahiden. Kadın hakları, ev halkının yediği haltların altında ezilirken, şimdilik diyebileceğimiz: me-me-le-re öz-gür-lük, süt-yen bur-dan de-fol.

 

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.