Kadın Futbolcular, Kadın Holiganlar

Kadın Futbolcular, Kadın Holiganlar


Ezbere yaşanan toplumlarda, kadınların her hareketi cinsiyet duvarına takılır ve kadın/erkek olarak ayrılacak işler sonsuza dek uzayabilir. İkisinin kesiştiği ve kiminin “unisex” olarak belirlediği alanlarda var olanlar bilir ki; hemen hemen herkes bir yerde durur, hayretle döner ve ne yapmaya çalıştığınızı anlamak üzere size bakar.

 

Görünmez sınırlar, kadınların bireysel çabalarıyla silinmeye çalışsa da aslında hep oradalar. Görünmez olmaları onların yok edilebilir olmadığı gerçeğini de beraberinde getiriyor. Benzer şekilde görünmez tabelalar da söz konusu. Oradan içeri girmek istediğinizde kapının üzerinde görünmez ama görünür bir levhaya çarparsınız. Üzerinde “Kadınlar giremez” yazar. İçeri girmek için ya erkek kılığında olmak ya da bir cisim yaklaşıyormuş tavrına hazır olmak gerekir. Konu buraya kadar ilginizi çektiyse "Erkek Olmaya Karar Veren Nenem" yazısına göz atmanız, editör tavsiyesidir.

 

Yeni bir sektör, yeni bir spor hep daha çok şeye göğüs germek anlamına gelir. Daha fikir aşamasında çoğu zaman mücadele öncesinde derin bir nefesi tutuşu ve işe derin dalışı gerektirir. Buna bir örnek erkeklerin dünyasında bir şekilde -başarılı bir şekilde- var olan kadın futbolcular. Orası büyülü bir alan. Erkeklerin bir oyuncağa bağlanırcasına sahip çıktığı, duygularını dışa vurduğu, hem kırılgan hem agresif olduğu yer. Haliyle paylaşılamaz.

 

Futbol konusunda kadınlar, oldukça ötekileştirilmiş durumda. Ofsaytın anlamını söyle bakayım amcalara’dan, sahada tezahürat yapmanın seksi bulunmasına kadar geniş bir ötekileştirme kataloğu mevcut elimizde. Buna karşın inanır mısınız bu dünyada profesyonel olarak futbol oynayan kadınlar var. Üstelik neredeyse tamamı küçükken voleybola yönlendirilmek istesne de; onlar bir şekilde kendi istekleri ile futbolu seçmişler.

 

Geriye gidip bu durum ne zaman başladı diye bakacak olursak; kadınların futbol oynamaya başlaması erkekler savaştayken fabrikada çalışan kadınların eğlencesi olarak başlıyor. Bunun resmiyet kazanması ise dünyada 1890’lı yıllarda gerçekleşiyor. O sıralar Türkiye, daha yeni yeni büyük kulüplerini kurmakla meşgulken, sıranın kadınlara gelmesi 70’leri buluyor. On üç sporcudan oluşan İstanbul Kız Futbol Takımı, Türkiye’nin ilk resmi kadın futbol takımıdır. Bu takım diğerlerine de öncülük ederek sırasıyla İzmir ve Ankara da kadın furbol takımı kuruyor.

 

Bu alanda akla gelen ilk isim ilgililerin tahmin edeceği üzere Lale Orta’dır. Futbol hayatına ilk olarak kaleci olarak başlayan Orta, sonrasında hakem olarak futbolun içerisinde yer alıyor. Aynı zamanda spor alanında akademik kariyer de yaparak, bu alanda pek çok muazzam özelliğe haiz ilk kadın oluyor. Başarıları erkek hakemler kadar konuşulmasa da kendisi bu mücadeleyi kazanmış bir kadın.

 

Onun mücadelesi; sokakta futbol oynamayı sevdiği yıllarda, ailesinin futbolun kendisine uygun olmadığı gerekçesiyle onu basketbola yazdırmasıyla başlıyor. Bu baskının yerini sonraki yıllarda erkek hakemler ve futbolcular alıyor. Sahaya çıktığında “Çok güzelsiniz” diyen futbolculara rağmen futbolun yalnız erkeklere bırakılamayacak kadar güzel bir spor olduğunu söylüyor.

 

Hatırlar mısınız Türkiye’de bir takıma ceza olarak tribünde yalnızca kadınlar ve çocukların yer alması kararı verilmişti. Bu iyi niyetli bir karar gibi gözükse de hissettirdikleri pek de öyle değil. Tribünlerin asıl sahibi erkekler ve yalnızca onlar yokken mi kadınlar orada var olabilir? Yalnızca bir soru. Ve bir de talep: vara yoğa VAR’a giden erkekler, kadınların nerede var olacağını söylemesin bir zahmet.

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.