Herkesin Normali Kendine Normal

Herkesin Normali Kendine Normal


Günümüzde Virginia Wolf’u anmak, 90’lar popunu ya da eski bayramları övmek kadar klişe. Bir dönem, Türkiye’de çok ünlenmiş bir yazarın sıkı takipçisiydim. Ne zaman ki Virginia Wolf’u okudum; fikirleri, sözleri ve metaforlarının bir güzel aşırıldığını anladım.

 

Wolf’un çok sevdiğim bir sözü var; mesajı çok net ama bana başka kapılar açıyor: “Bir kadın eğer kurmaca yazacaksa, parası ve kendine ait bir odası olmalı”. Hayatın şahsi, mesleki ve ailevi bütün griftleri bir araya geldiğinde; bende dönüp dolaşıp kendine ait bir odanın zamandan, mekandan bağımsız bir ifade olduğunu düşünüyorum. Bir edebiyatçı değilim, evet; ama Wolf’un bu sözleri yalnızca 1900’lerdeki kadınlar için söylemediğine eminim.

 

Geçtiğimiz günlerde, akademik hayat devam ederken ebeveynlik sorumluluklarımı nasıl yerine getirdiğimi -getirmeye çalıştığımı- küçük bir grupla paylaştım. Sunumu hazırlarken, mesleki okumalarım ve ailevi telaşlarım iç içe geçti, onları bilerek ayırmadım. Sonra, yakınlarda bir sohbette, İslama göre birinin şahsi alanına izinsiz girmenin ciddi bir hak ihlali olduğunu dinlediğimi hatırladım. Yine odanızı, zamandan ve mekândan bağımsız düşünün ve maruz kaldığımız, hususi alanımıza müdahale eden onca sorunun, bizim kendimizce, kendi normalimizde düşünüp, üretimimizi nasıl engellediğini fark ettiniz mi? Böylece, şahsi alanlar söz konusu olduğunda, hemen neo-liberal politikalar karşısında direnen muhafazakar tutumlara bürünmeden ve komplo teorilerinde kaybolmadan önce, insanın yalnız kalmak ve kendine bir alan açmak istemesinin ne kadar eski ve normal bir durum olduğunu görürüz belki.

 

Ne kadar izin veriyoruz kendi halimizde olduğumuz dünyaya birinin müdahalesine? Kalıpları, önyargıları ve yaftaları hafifçe kenara itip, odamıza çekilebiliyor muyuz? 

 

Wolf, bahsi geçen sözleri sarf ederken konuşma yaptığı Cambridge’de eğitim alan kadınlar arasında dahi kendine ait bir odası olmayanlar vardı muhtemelen; parası da elbette. Bugüne dönersek pek çok kadın fiziksel manada kendine ait bir odaya sahip. Bu bir açıdan harika bir ilerleme. Peki, kafamızı toplamak istediğimizde, bir odaya çekilmek yeterli mi? Düşünceleri toparlamak, sakinleştirmek, sıraya koymak, sonrasında hedefleri değiştirmek, dönüştürmek ve büyütmek, bir oda ile sağlanabiliyor mu?

 

Cevaba geçmeden bir soru daha sorayım; sizce kadınlar neden annelik maceraları başladığında -evet, bu bir macera- işe dönmekte zorlanıyor? Akademisyenlik gibi evde de çalışma gerektiren bir uğraşıları varsa mesela, neden o bilgisayarı açıp birkaç saat çalışıp; günlük meşguliyetlerine geri dönmüyorlar? Ya da asıl soru: erkeklerin de kendine ait bir odaya ihtiyacı yok mu? Bence hepsi çok güzel sorular. Belki de ben bir süredir üzerlerinde düşündüğüm için hepsi bana olduklarından daha anlamlı geliyor.

 

“Kendine ait bir oda” benim algılarıma göre; zihnimizde sakin ve dürüst düşünmeye izin verdiğimiz, kendi çizdiğimiz ve içinde hür olduğumuz sınırları bize hatırlatan yer. Sınırlar, her zaman olumsuz anlamda kullanılmıyor. Toplumdaki ilişkilerin temeli nasıl ki bireylerin haklarını koruyan belirli sınırlara dayanıyorsa; kendi zihnimizde de kimliklerimiz, hedeflerimiz ve gerçekliklerimizin birbiriyle rahatça konuştuğu özel bir alan var. En azından benim bir anne, akademisyen, kafası karışık genç bir kadın, bir kız çocuğu ve daha sayısız siyasi- sosyal etikete maruz kalmış zihnimde, yedi yirmi dört kaçabildiğim bir yer var. Kendime ait odaya gitmek için, kendimi sakinleştirip hafif bir yüzleşmeye girmem yetiyor.

 

“Bunların, profesyonel hayatta kadının yer almasıyla ne ilgisi var?“

 

Bizi yoran onca etiket ve yaftanın; toplumun çizdiği sorumlulukların ve beklentilerin içinde, ayrıca ciddi mesleki yaptırımlara maruz kalan kadın -ve erkek- kendine ait bir oda bulup, sakince bir yol çizmezse, keçileri kaçırır diyorum sadece. O yüzden, belki de sormadan anlamalıyız; neden sürekli başkalarına soruyoruz? Odamıza çekilelim, hayallerin ve telaşların getirdiği yorgunlukları, hatta zorlukları sevdiğimizi ve herkesin normalinin kendine normal olduğunu anladığımızı söyleyelim. Çekildiğimiz bir oda olmasın, biz yine de söyleyelim: herkesin normali kendine normal.

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.