Çikolata Kadınlara Nasıl Kilitlendi?

Çikolata Kadınlara Nasıl Kilitlendi?


Çikolata sizce kadınlar için ne ifade ediyor? Sonunda nedensizce suçluluk duyduğunuz bir atıştırma mı yoksa romantik günlerin mecburi tüketim nesnesi mi? Peki erkekler? Nasıl oldu da çikolata kadınlara ait, hani neredeyse erotik bir abur cubur oldu da mesela cips geride kaldı? 

 

Tarih boyunca çikolata garip bir yolculuk geçirdi, aslında kolonyal dönemden pazarlama ve reklam çağına uzanan ilginç bir yolculuk bu. Neredeyse ibret dolu. Ve bu yolculukta nasıl olduysa ihale kadınlara kaldı, mecburi çikolata alıcısı olduk. (Kadın Kalbine Çikolata isimli akıllara ziyan bir kitap bile varmış hatta.)

 

Emma Robertson adlı bir araştırmacı La Trobe Üniversitesi'nde çikolata endüstrisi üzerine önemli bir araştırma yapmış. Kendisi de çikolata fabrikasında çalışan bir kadının torunu üstelik. Bizi çikolatanın yakın kültürel tarihine ilginç bir yolculuğa çıkarıyor araştırması ve cinsiyet rollerinin endüstriyel sömrüsü hakkında güçlü fikirleri var (ben kendim okumak isterim araştırmasını diyenler için link burada

 

Çikolata Yapmak: Kadın, Ayartma, Arzu 

 

Reklamcılık sektörü bütün dünyada çikolatayı kadınlardan romantizm talep edildiği ve ilişkilerde açmaza girildiğinde kısa yoldan çözüm olarak gördü. Emma Robertson’un Çikolata, Kadınlar ve İmparatorluk: Sosyal ve Kültürel Tarih adını taşıyan çalışması 20. yüzyılda çikolatanın kadınlık, sınıf, ırk ve millet konusundaki emperyal fikirlerin kesişim noktasında durduğunu gösteriyor. 

 

İngiltere’de örneğin, çikolata şirketleri kadınları ya ev işlerinden sorumlu anaç varlıklar olarak görüyor ya da üst sınıf erkeklerin arzu nesnesi olarak tembel, nazenin ve histerik. Benzer şekilde 1960’ların Avusturalya televizyon reklamları da arzu, baştan çıkama ve sallantılı ilişkileri tamir etmede çikolatayı kullanıyor. Türkiye’de ise Nestle’nin pazara girmesiyle (muhtemelen güçlü sansürün de etkisiyle) önceleri çocukları hedef alan reklamlar yapılıyor ama 80’lerin erotik furyasında çikolata bir anda histerik kadının vazgeçilmez besini haline geliyor. 

 

 

Bugün çikolata hedonistik ve duyusal bir bağlamda kadınlarla ilişkilendirildi, hatta tam bir klişeye dönüştü. Çikolata yemek günahkar bir kaçamak (günah da 32 beden olmanı emreden külte karşı). Ama çikolatanın kadınsı tarihi sadece pazarlamayla ilgili değil. Çikolata fabrikalarında ilk zamanlardan beri kadınların çalışması neredeyse bir gelenek haline geldi.  

 

Kakaoyu Çikolataya Dönüştürmek  

 

1900’lerin başında çikolata yapma işi aile atölyelerinden fabrikalara dönmeye başladığında bu kadın işi olarak görülmüş ve bu alanda sadece kadınlar çalıştırılmış. Fabrikadaki üretim kısmında çalışanlarının tamamının kadın olduğu fabrikalar bir bakıma çikolata reklamlarının kolektif bilinçaltını ortaya koyuyor, kolonizasyon döneminin hemen ertesinde çikolata yapmak kadınsı bir iş olarak algılanmış. Erkekler fabrikalarda taşıma ve yöneticilik pozisyonlarında yer alırken paketleme bölümünde bile katı bir şekilde sadece kadınlar çalıştırılmış. Bu fabrikaların feminizm tarihi içinde önemli bir yeri var, Suffragette’e giden kadın örgütlenmesinin başlangıcı olarak görülüyor çünkü kadınlar burada günde 12 saati bulan mesailer sayesinde örgütlenmişlerdi.

 

Kadınların çikolata erkeklerin et sevdiğine dair mitin kökenlerini merak eden Julia Hormes regl öncesinde kadınların gerçekten çikolata isteyip istemediklerini araştırmış. PMS ve çikolatanın ezbere bağlantısına yapılan biyolojik araştırmalarda rastlanmamış. 2011 yılında yayınlanan araştırma sonuçları şöyle diyor: “Bu biyokimyasal, psikolojik hipotezler bir sonuca ulaşmadı. Regl döneminde çikolata tüketmek biyolojik bir arzu mudur? Kadınlar bu günlerde çikolata yeme isteklerini artıracak ya da çikolata yiyerek üstesinden gelecekleri biyolojik ya da psikolojik bir duruma maruz kalıyorlar mı? Sorularını yönelttiğimiz araştırmamızda gördük ki bu hipotezlerin biyo-kimyasal bir dayanağı yoktur.” 

 

Hormes bu nedenle kültürel bir etki olduğu sonucuna varmış: “Bu durumun en büyük sebebi reklamlar; kadınların negatif duyguların üstesinden gelmek için diyet yapıyor bile olsalar bir kaçamak olarak çikolataya sığınabileceğini söylüyor”. 

 

 

Bu durumun ne kadar tehlikeli olduğunu hepimiz görebiliyoruz, bir biyo-iktidar mekanizması olarak reklamların hayatımıza soktuğu çikolata ekonomik ve kültürel dönüşümlerle ortaya çıkan yeni arzuların, imajlarla oluşturduğumuz maddi-olmayan öznelerin bir ürünü. Peki neden herhangi bir tatlı değil de çikolata? Sömürülen dişi toplumlardan getirilen kakaonun dişiler tarafından üretilmesi bir noktada çikolatayı kadın yiyeceğine dönüştürmüş olabilir. Haz vermesi, keyfe yönelik bir gıda olması zaten histerik olan ve üretim ağının dışında kalan üst sınıf kadınlara layık bir yiyeceğe dönüştürmüş olabilir çikolatayı. 

 

Bu nedenle regl sancısı çekerken ya da moralimiz bozulduğunda çikolataya ya da dondurmaya “ihtiyaç duyduğumuz” yönündeki hissimiz tamamen yapay ve dışarıdan. Çikolata kadınlardan bir tüketici kitlesi oluşturan ilk yiyecek, arkasından neler geldiğini hepimiz biliyoruz. 

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.