Bir Selam//

Bir Selam//


Herkesin her şeyi çoktan bildiği, ima değil, alay değil, kinaye değil, nasıl oluyor anlamıyorum, gerçekten bildiği, nasıl da bu kadar bildiği, bu bilmelerin muhtemelen musluk suyuna karıştırıldığı, ah nasıl da akıl edemediğimiz tüm o havalı şeylerin çoktan yapılıp bittiği, tüm afili sözlerin çoktan söylendiği, çoktan alkışlandığı, geriye sadece hiçbir şey yapmadan öylece durmaların kaldığı yerden merhaba.

Hal bu iken tüm olan bitenin üstüne daha ziyade ne söylenir bilmeyen, söz gümüşken sükut ne oluyordu, onu da tam bilmeyen, neyin bilinmediğinin bile bilinemediği bu büyük bilinenler sarmalının içinde kafası karışmış herkes, merhaba.

Yapamayan, yetişemeyen, bir noktada artık koşası da gelmeyen, hep mühim mevzular kovalamakla yorulmayan ve hep o duyulmamış işlerle dinlenmeyen... Güne stretching’le başlamak isteyen mesela, neden olmasın, ama yatakları toplarken çoktan esneyen... Açıkçası bir fincan filtre kahvesiz de pekala ayılabilen, çünkü ne yapsın, gözünü açar açmaz yapılması gereken her şey tepesinde bitiveren, hatta gözünü direkt buna açan... Işıl ışıl parlamayan, tozu dumana katmayan, bir çırpıda orman meyveli smoothie yapamayan ama çay suyu koyabilen, iki yumurta çırpabilen, bilindik ekmekleri kızartarak bilindik reçellerle yiyebilen... Acelesi bile güzellerden olmayan, o nasıl bir şeyse artık, sakarlığıyla işleri karıştırırken sevimli bir kız çocuğunu andırmayan, kendi döken, kendi toplayan, kendi düşen, kendi ağlayan... Gücüyle herkesi kendine hayran bırakmayan, herkesin gözdesi olmayan, herkesin hayatında da bir yeri bulunmayan, zaman zaman kendininkine bile sığmayan... Çığır açıp yeni bir soluk olmayan, hep soluk soluğa kalan, perdeleri yırtıp yeni bir dönem başlatmayan, çıkarıp yıkayası bile gelmeyen hatta... Ah o havalı farkındalıklarla ne yapsa aydınlanamayan, daha ziyade kararan... Ve o büyük günden sonra köklü bir karar alıp artık başka biri olmayan, o sert yamaçlarda fırtına gibi esip esip durmayan, hep sırtı üşüyen, hep yelek giyen, nasıldıysa işte hep öyle giden herkes, merhaba.

Biliyorum ki tüm bunları içten içe sevmek, konfor alanı, kutu, kafes ya da ne deniyorsa işte orada gerçekten iyi hissetmek pek çok ad kazandırıyor insana. Asosyal, içe kapanık, soğuk, hatta belki yabani, hercai, uuu beybi. Biliyorum, görüyorum.

Çünkü sönmüş değil, solmuş değil, orada öylece duran ve sadece durarak da bu dev dengenin mühim bir unsuru olan, ama işte şehrin büyük ve görkemli ışıkları arasında fark etmenin pek de mümkün olmadığı milyonlarca yıldızdan sadece biri olmak, herkesçe görülebilen bir şey değil. Anlıyorum. Her şeyle birlikte akıp giderken hiçbir şeye karışmayan herkesi görüyorum, çok seviyorum, çok seviyorum, merhaba.

3 yorum

  • profil
  • profil
  • profil

Yorum Yaz