Aşağı yukarı yirmi senesi var bu olayın... Nasıl ve niçin bu kadar yer etmiş zihnimde, bilmiyorum; niye bunu senelerce hatırlayıp enine boyuna sorular sordum kendime, yani bu taolarak neyin metaforuna dönüştü yaşarken, bilmiyorum.
Eski mahallemizde, vaktiyle çok çekmiş, cefakar, fedakar, çileli teyzelerden bir teyze; birkaç sene önce evlenen oğlu boşanma aşamasında. Olayın yalın hali bu ve bunun ne şekilde olursa olsun tatsız bir şey olduğunu biliyorum, herkes bilir. Artık nasıl bir hararet söz konusuysa, biz oradan taşınalı epey zaman olmasına rağmen, annemin kulağına kadar gelmiş. "Hiç anlaşamıyorlarmış, kız ne yemek yapıyormuş ne ev işi ne çamaşır ne bulaşık, hiçbirini yapmıyormuş, bu böyle neymiş, ne biçimmiş, bir de din kültürü öğretmeni, ne yemek yapıyormuş ne şey, hiçbir şey yapmıyormuş ki, hiç ama, kim bilir ne kadar hiçtir de haberimiz yoktur, boşanacaklarmış bu yüzden, ne yapsınlar, oğlan da ne yapsın tabii, en çok oğlan ne yapsın, yazık."
İlk duyduğumda hayrete düşmüştüm, tabii o zaman on yaşında mıyım üç yaşında mıyım neysem işte. Fakat bu, zamanın ötesinde bir şey, nasıl olur ki? Böyle böyle epey döndü durdu çocuk kafamda. Dünyamızda başka herhangi bir mevzum olmadığı için, bu işi çözmeyi misyon edindim zamanla içten içe, hırs yaptım. Neden yapmaz? Neden değil, yok, sonuç öyle görkemli ve akıl almaz ki, sebep aramakla kaybedecek vaktim yok; nasıl yapmaz? Yapacak, kaçarı yok bir kere, bir de din kültürü öğretmeni.
Seneler içinde ürettiğim cevaplar durmadan şekil değiştirirken, ben bir yandan büyürken, büyürken, daha da çok büyürken, ellere karışırken, oooo, gelin olurken, vaaay, anne olurken, dıkşın dıkşın; bir gün işte nihayet son halini aldı ve öyle de kaldı:
"Teyzeciğim, peki sizin oğlunuz ne yapıyordu oğlunuz?"
***
Annenin kaderi kıza, der insanlar. Herkes der; anneler de, teyzeler de, amcalar da... Amcaların da teyzelerden aşağı kalır yanı yok çünkü, hiç olmadı, onlar da her şeyi bildi durdu. Bir kızın, annesinin çektiğinin aynısını çekmesine toplum olarak epey alışkın olduğumuz için, bu işe her defasında bir ad aramakla vakit kaybedeceğimize, bir şablon çıkarmış ve lazım geldiğinde çabucak kullanıvermişiz, lükse bak. İşte: Annenin kaderi kıza.
Annenin kaderinin durduk yere kıza olduğu, olacağı yok. Bilakis, her şey koca bir düzende hızla değişirken, dünya değişirken, insanlar Ay'a çıkarken, Ay'a Ay'a, kendinize gelin, toplum hala kadın neslinden aynı seriyi kasıtlı olarak üretiyor.
Sanıyorum ki işin içinden çıkılamadığı için, kadınların dünyasında çilekeş olmak bir rütbe halini almış zamanla. Ne kadar çile çekersen ve bunun için ne kadar ses etmez, oturuverirsen aşağı, o kadar iyi olmuş sanki. Kıymetli ve güzel sabırlardan bahsetmiyorum, anlamak için dikkat kesilmek gerek. Ve bir tür koşulu olumlamaya çalışma haliyse bu, derinden anlarım, içim yanar, çünkü herkes Cihangir'de doğmuyor ve bin türlü başka gerçek var dünyanın karnında, anlarım. Böyleyse eğer, karnınızı parmak uçlarımla gıdıklaya gıdıklaya güldürmek isterim sizi ancak, canım teyzeler. Ama öyleyse de böyleyse de, bırakın artık, siz bari bırakın ki bitsin. Çileler deryası hoş bir mekan değil, herkes sakin sulara yanaşsın ufak ufak.
Annenin kaderinin durduk yere kıza olduğu, olacağı yok. Bilakis, her şey koca bir düzende hızla değişirken, dünya değişirken, insanlar Ay'a çıkarken, Ay'a Ay'a, kendinize gelin, toplum hala kadın neslinden aynı seriyi kasıtlı olarak üretiyor. Çaresiz değil ama öyle hissetmeye alışmış, bunu artık bir konfor alanı bilmiş kadınlar, aman şimdi icat çıkarmak istemeyen kadınlar ve o kadınların ekmeğe sürdükleri yağlar sayesinde maşallah ki tosun paşa olmuş erkekler tarafından, kasten üretiliyor. Öyle ya da böyle, türlü kisvelerle her yerden aynı şey pompalanıyor. Anneler denemiş ve pekala yanılmış, biliyoruz, ama ısrarla böylesi daha evla sanarak, kızlarından bile isteye yeni bir ''kendisi'' inşa ediyor. Onun gibi didinip duran, sevdiğini, saydığını, şefkatini, hürmetini onun gibi ve ancak o yolla gösterebilen, böyle olması gereke gereke, böyle olmayınca alın işte dört koldan yedi düvele yalan yanlış senaryolar salına salına, bir gün nihayet aynen öyle olan, durduk yere saçını süpürge filan eden yeni biri. Yeni birileri. Hep yanlış adamları değil elbette, bu kadarı ancak arabesk, fakat genelde yanlış şekillerde seven kadınlar, neticede aynı kader değil ama aynı kederle, aynı hikayeyi yeniden yazıyor.
“Adam eve geldi mi dikine dikine konuşmayacaksın kızım, gönlünü hoş tutacaksın, karnını doyuracaksın, çayını ayağına getireceksin, temiz temiz giydirip göndereceksin işine, kimsenin ağzına laf vermeyeceksin, kocan o senin, çok gezmeyip evinde bir oturacaksın ki adam dinlensin, ha o gezmek istiyorsa da giyinip süslenip düşüvereceksin peşine, girivereceksin koluna, evini barkını hep tertemiz tutacaksın, adam eve gelince gözü gönlü açılacak, o evdeyken iş tutmayacaksın ama, kafası şişmeyecek, yüzü gözü, aklı fikri, aman aman kirpiği yere düşmeyecek.''
Olur.
***
Bu böyle yapılageldiği için, böyle yapılmadı mı tüm sistemin çökeceğine inanıyor birileri hala cayır cayır. Birine sevgi vermenin ancak bu yolla mümkün olabileceğini sanıyor, durduk yere “Seni çok seviyorum!” diyemeyen insanlar. Çare, saçı başı süpürge etmekte bulunmuş olmalı, sevgi kalbe sığmayan bir dev çünkü, anlıyorum. Fakat insan, en basit tabirle, konfora pek kolay alışan ve alıştı mı da sevimsizleşen bir şey. Bir standart, bedeli kendine zarar vermek olsa dahi sabit tutulduğunda, gerçek kıymeti hiç anlaşılamıyor. Manadan ve güzellikten sıyrılıyor ne yazık ki, biliyoruz işte, basit bir “şeye” dönüşüyor, adı bile yok, şey. Sonrası herkes için yorucu bir yarış, sevgiyle örmek dilerken, öfkeyle sökmek.
Aç mısın oğlum, oğlum yemek hazırlayayım mı oğlum, ablan hazırlasın, kardeşin çay getirsin annem, kızım kalk kocanın yemeğini hazırla işten geldi adam, kocanın çayı bitti kızım kalk, kalk babanın suyu bitti kalk, kalk sen, oturma sen kalk imparatorluğu yıkılacak!
İnsanların üzerine sinmiş, is gibi. Kimin omuzlarını silkelesen benzer şeyler dökülecek yerlere. Hepsini çırpa çırpa asmak istiyorum iplere, beyaz atletler gibi, güneşlensinler, rüzgarda savrulsunlar istiyorum şöyle dalgalı dalgalı.
Gelgelelim bu kocaman yanlışın üzerini, ilk olarak, oğullarından beklentileri hep daha sade ve gösterişsiz olan, dolayısıyla onlara kırılıp gücenme eşikleri çok daha yüksek olan; fakat kızlarının temizlik yapmaya, abiye su getirmeye, babaya terlik getirmeye, sofraya tabak çanak getirmeye gönlü yoksa kaşları çatılıveren teyzeler çizecek. Kendisi neyi nasıl yapıyorsa kızını da aynısıyla öğütleyen, onu, gelenek-görenek-kültür-din derken bastıra bastıra küçülten anneler düzeltecek. Aç mısın oğlum, oğlum yemek hazırlayayım mı oğlum, ablan hazırlasın, kardeşin çay getirsin annem, kızım kalk kocanın yemeğini hazırla işten geldi adam, kocanın çayı bitti kızım kalk, kalk babanın suyu bitti kalk, kalk sen, oturma sen kalk imparatorluğu yıkılacak! Ve bunu sadece susarak yapacak teyzeler, yalnızca bu, kızlar artık ne yapmaları gerektiğini gayet iyi biliyor çünkü. Bir tür, yoluma taş koymayın, gerisini ben hallederim durumu.
Hiçbir kadın, kendi çektiğini çekmeyi reddeden başka bir kadından bahsederken, kendi hayatının hırsını da alır gibi alevlenmeyecek, hepimiz yanıyoruz sonra. Bir dert varsa ki dertler hep vardır, bu böyledir, akıllı akıllı deva aranacak, kimse derdinden taç yapmayacak. Emir değil, rica. Cefakar, fedakar, çilekeş değil; yorgun ama sakin, çünkü anlaşılmış, haliyle sevgi dolu..
Amcalara bin yıldır sağlanan şu konforu teyzeler üç gün tatsa, sopayla döve döve yola getirirler adamları, eminim.
Birileri yaptı; diğerleri dururken, yürürken, komşunun gelinine filan kızarken bir şekilde destekledi, olmasa iyiydi de, oldu. Bir taraf el uzatacak, diğeri mecburen el verecek, bence seve seve, teyzeler kadar korkmuyor hiçbir oğul bundan, yok çünkü öyle, var mı, varsa var deyin, kalpse bu da kalp, ikisi de kalp, cansa bu da can, iki elden yıkılacak, yeniden inşa edilecek. Sonra elbette yemek de yapacaksın, ben zaten çoktan acıkırım, gönül de yapacaksın, çay da koyacaksın, başını omzuna da koyacaksın. Sağlıklı sevgiyle, doğru şefkatle ne güzel olacaksın böyle böyle, için genişleyecek, kalbin büyüyecek büyüyecek, kocaman olacaksın, anlaşıldıkça güçleneceksin, güçlenince pek çok şeyi daha rahat anlayacaksın, sakinledikçe daha çok ve daha güzel seveceksin, tatlı tatlı. Evet. Ay ne hoş oldu böyle de.
25 yorum
Bu topraklarda utopya. Ama pek bir tatli utopya.
Okurken sakinledik yine sevgili ceylan, ne hoş oldu valla ellerine sağlık en çok da güzel fikrine.
Bu tarz geleneksel sülalenin içinde büyüyen ve zannediyorum "sivri" , "aman canım babası da bunun ipini iyice saldı" olan " yaşıtlarının çocukları oldu bizimki geldi 25 yaşına hala evlenmekte gözü yok aklı fikri gezmekte" , "evlense nolur bundan kocasina hayır mı gelir" yargılarinda boğulan biri olarak : "Oh be!" dedim. Birileri şunları yüksek sesle dile getiriyor. Ve bunu canım Ceylan yine kendine has tarziyla kelimeleri birbirine kovalatarak yapıyor. Bir de bir klişe sözümüz daha var 'kadının kadına ettiğini kimse etmiyor' diye. Ne yazık ki bu sahi.. Annesinin prens oğluna kendi kardesi başta olmak uzere tüm kızları hizmetkar ettigimiz, yapmayanları taşladığımız canımız insanlarımız...Umarız ' bu oyunu bozarız ' ... Keşke daha çok olsak böyle düşünen o kadar çok olsak ki çığ gibi büyüse fikrimiz. Yoksa evet birileri elini vicdanına ve taşın altina koymadığı sürece "annenin kederi kıza" ...
"Amcalara bin yıldır sağlanan şu konforu teyzeler üç gün tatsa, sopayla döve döve yola getirirler adamları, eminim." :) Çok tatlı bı yazı olmuş. 2. Kitap gelse de yine dertleşmek dedirtti
zihninden gecen ama bir turlu karşındakilere anlatamadiklarin var ya heh iste onlar dökülmüş bugün buraya. Teşekkürler! Fikrinize sağlık...
Harika! Bir de şu var: Anne çocukken kızına prenses gibi bakmış da kendini düşünmemiş. Kız anne olmuş, kendine nasıl iyi bakılır bilmemiş.
Ah keşke keşke
Çok öfkelenip bağırdıktan, çok ağladıktan, her ne yapılıyorsa tefride kaçtıktan sonraki sekine, rahatlama hâli çöktü üzerime yazının sonunda. Şimdi huzurla uyuyabilirim. Kalemine yansıyan akisin kaynağına bereket...
Bu düşüncenin haklı bulunup savunulmasi iyi ihtimalle bir asir sonrayi bulur... Kral, tahtindan inmemek icin direnecektir. Karsi tarafta da malum ogrenilmis çaresizlik.. Zira konfor kolay alışılan zor bırakılan bir bağımlılık türü olmuş. Mesela Anadolu erkeği kadının çalışıp para kazanmasina çok kolay alıştı. Ama erkegin mutfakta salata dogramasina alisacak gibi değil. Üzgünüm bu degisimi kaderci teyzeler yapmayacak, yaparsa kaderi dogru anlamış din kültürü ogretmeni anneler yapacak..
Anneler kız gbi büyütüyo erkekleri bide, erkek işinden anlamayan, Bi ortama girdiğinde kız gbi utanan çekinen, mangal gbi yürek yok şimdiki çoğu erkekde! Eşine güzel laf söyleyince şımarır diye söylemeyen ve öyle yetştrilmş adamlar var.annesinden babasından ne görmüşki işte. Rol model kötüymüş zatn.
Ceylan hanım parti kur cemaat kur dernek kur bişey kur da duyur sesini ardındayız
"Bu kızlar artık ne yapmaları gerektiğini gayet iyi biliyor çünkü. Bir tür, yoluma taş koymayın ben gerisini hallederim durumu." Annesinin kaderini ve kederini reddetme cesaretini gösteren tüm kızların manifestosu niteliğinde bir yazı. Kaleminize kuvvet.
Kalemini sevdiğim..
Birde oğlu evlenince eşine yardım ediyor , bir iki işin ucundan tutuyor diye gelinleri kötüleyenler ,kıskananlar ve oğullarına kızanlar var. Yani annenin yaptıramadığını eş yaptırınca neden kötü olur ki ? Önce bu kafa yapısının değişmesi lazım.. İnşAllah.
Bunları yüksek sesle söyleyince sivri dilli ,dikbaşlı , feminist ,bu kesin evlenmez yaftaları yiyen biri olarak her satırına katılıyorum,kaleminize sağlık... En can alıcı kısım-bana göre- ”Amcalara bin yıldır sağlanan şu konforu teyzeler üç gün tatsa, sopayla döve döve yola getirirler adamları, eminim.” yazının önermesi diye yapıştırın gitsin :)
Ben de 15 yaşlarımdayken bunun bir ütopya olduğunu düşünüyordum. İşten gelen annem evi ne derece mükemmel temizleyip sorunsuz bir gün hayal ettiğimi görmeden daha kapının girişinde 2 çift ayakkabı niye dışarda diye beni çok sağlam haşlamıştı. Sonra içeri girdi, 20 yıllık ekmek kızartma makinesinin spiral teli kopmuş ben onu niye takmamışım mesela... aslında benimle değil makus kaderiyle kavgadaydı o an ama ben onu çok geç anladım. 15 yaşından beri konfeksiyonda vs sigortasız 3 kuruşa çalışmaya başlamış bir annem var.. bir de tarladaki tütünü tek elle kırması gerekirken iki eliyle kıran, kendi tarlasında iki kişilik çalışan anneannem. Annemin maaşının elinden alan babam ve köy kahvesinde herkese çay ısmarlayan dedem... Ama sonra bişey oldu... geçen on yılda ben annemle yüzleştim. Beni gerçekten anladı. çok sağlam ağlaştık, çok sağlam özür diledi.. Sonra o da ölmüş annesiyle yüzleşti benden sonra... başka bir yaşam biçimi keşfettik aynı evin içinde.. o kendine zaman ayırmaya başladı... benim de eskiden boş durduğum için diken üstünde olduğum dönemler sona erdi. Sözün özü oluyor. Çok yavaş yavaş oluyor ama oluyor.. olmaya devam ediyor. Sıra halama, teyzeme geliyor valla
Birceylan farkı diyorum. O kadar altını çize çize okumalık şeyler var ki içinde. Anneme ev işi konusunda eşimle yaşadığım problemleri anlattığımda “ben de hata etmişim hiçbir işe karışmadan büyüdün. Temizlik yemek bilmedin bu kadar ‘şımartmamalıydım’ seni. O zaman bu kadar sorun yaşamazdın” demişti. Doğru anne belki daha az yaşardım. Ama ne yazık ki sorun bu değil. Ne yazık ki hata yapan anne sen değilsin.
Ütopya olamaz. Öyle olsa babam ütopik bir varlık olurdu. Eşim de. Kayınlarım da. Dayım da. Yeğenim de...
Harika 👏🏻 Bunu böyle açıkça söylemeye, anlatmaya, anlamaya çok ihtiyacımız var..
Cok cok iyi bir yazi devamini dilerim
Bunu yapmayı o kadar istiyorum ki ama konuşurken annemi kırarım, aslinda bildiklerini amaduymak istemediklerini yüzüne vurmuş gibi olurum diye çok korkuyorum.. tebrik ederim sizi cesaretiniz icin
Sen hep yaz Ceylan
Ceylan sen aşksın yüreğine sağlık :)
Kaleminize sağlık.. öyle içten, öyle bizden...
Düşüncelerime tercüman olmuş yazın, harika bir dille anlatmışsın. Kalemine sağlık