Erkek Olmaya Karar Veren Nenem

Erkek Olmaya Karar Veren Nenem


Geçtiğimiz günlerde Sanatatak’ta muhteşem bir yazı gördük daire.iki ekibi olarak. Arnavutluk’un Erkekkadınları: BURRNESHËLAR (evet ismi copy-paste yaptım). Ayşegül Yaraman Albulena İbrahimi imzası taşıyan yazıda Arnavutluk’ta zorlandığı evlilikten kaçmak isteyen kadınların hayatlarını bir erkek olarak devam ettirmeye dair ettikleri yeminden bahsediliyor. Leka Kanunu olarak anılan kanuna göre bir kadın eşini seçemez, kendisine dayatılan kişiden farklı birisiyle evlenemez veya evlenmeyi reddedemez eğer erkek olmaya (erkek gibi davranıp öyle giyinmeye) ve hayatının sonuna kadar bakire kalmaya yemin etmezse.

 

Bu hal sanıyorum ki Arnavutluk’a has değil. Kayseri’nin mütevazi bir köyünde doğmuş olan annemden de benzer hikayeler duyduğumu hatırlıyorum. Bu nedenle annemi arıyorum, (ödenmemiş köprü geçiş cezası azarımı yedikten hemen sonra) konuya giriyoruz. Büyük halasının eşi öldükten sonra çerçilik, yani köyler arasında ticaret yapabilmek için erkek kılığına girdiğini anlatıyor. Ama bilirsiniz, annelerin, anneannelerin, nenelerin dilinde dehşet verici öyküler aklımızın almayacağı anılar üç beş normal cümleyle, sıfat veya zamir katmaksızın geçiştiriliverir. Bizde öyle en azından. Anneannemin bir başka köye giderken erkek kılığına girmesi, gecenin yarısı birisi 2 aylık 3 çocukla köyden at arabasıyla Ankara’ya kaçması, yolunu bilmediği bir şehirde sora sora kocasını bulması falan laf arasında geçen şeylerdir.

Örnek:

+ Anne doktor ne dedi?

- Aman ne diycek, kaçarken yaralanan ayağıma merhem verdi yine vermezolasıca (lütfen kadim İç Anadolu şivesiyle okuyun)

 

Çünkü sürekli anlatılan ve çok iyi bilinen hikayelerin tadı kaçmıştır artık. Bizim iki kuşak aşağıdan hiç duymadığımız o öykü belki zihninde binlerce kere dönüyor. Belki bize ilginçlik gibi gelen olay onun için acılarla örülü. Unutmaya çalıştığı bizim için bir anektod sadece. Çünkü o, anneanneler ve dedeler evreninde olayların değeri ilginçliğiyle ölçülmüyor, dinleyiciyi büyülemek, dikkatlerini çekmek gibi kavramlar yok. Orada olaylar kategorik olarak şöyle ayrılıyor; ibretlik olanlar ve olmayanlar, Allah’a yakınlaştıranlar, ahlaklı namuslu bir kadın olma yolunda feyz alınacaklar ve diğerleri... Bütün bu kadınlık halleri de çoğunlukla diğerleri kategorisinde.

 

Eğer çok acı veren bir olay değilse... Sonu ölümle ve/veya birisinin hapse düşmesiyle bitmiyorsa... Gerçi bu da ibretlik kategorisine giriyor. Mesela anneannemin en sevdiği, milyonlarca kere anlattığı, “Komşu köyden bir adamla kaçarken eşkıyaların eline düşen kız” öyküsü var ki türlü varyasyonlarını dinledim-dinledik. Kurgu ve gerçeğin iç içe geçtiği, yaşımıza göre ibretlik kısmının farklılaştığı öyküye olan (Biz çocukken dövülen kızın biz ergenliğe girince ırzına geçildi) inancımızı 13 yaşındayken yitirdik.

 

Ama hiç erkek olmaya karar veren ninenin öyküsünü duyamadık. Ne zaman ben ve kuzenlerim sorduysak konu geçiştirildi. Belli ki annem de pek bilmiyor konu hakkında detay. Kimse neden böyle bir şey yaptığını sormamış, sebepleri belli; geçim sıkıntısı. Kimse ne hissettiğini sormamış çünkü belli ki 15 yaşında elinde bir bebekle dul kalıp erkek olmaya karar veren kadını herkes öylece kabullenmiş. Öylece. Bu değişimi görmezden gelerek. Çünkü duygularını sormak değişimin öncesini hatırlamak, hatırlatmak ve aslında değişimin gerçekliğini zedelemek olacak. Kabul edilebilir sınırda kalanları öylece kabul etmek, onun aykırı yönlerini törpülemek ancak böyle mümkün çünkü. Tıpkı Arnavutluk’ta geçerli olan, türlü araştırmalara konu alan Leka Kanunu gibi. Ataerkil toplum düzeninin en derin kodları gizlidir bu kabullerde. Bir kadının dağlarda gezmesi herkes onun bir kadın olduğunu unutursa mümkündür. Anadolu, unutarak, travmalarının üstünü kapatarak, ikinci anlamlarla örülmüş türkülerin arkasına saklayarak yaşar. Konuşulamaz olan konuşulamaz olarak kalır, konuşulabilenler ancak bir amaca hizmet eder.

 

Bu arada, Google’da konuyla alakalı zorlu bir araştırma yapınca Anadolu’da bu durumun hala yaşanabildiğine dair izler var. Aslında dünya tarihi Jannie D’Arch’tan beri bu duruma aşina. Kadınların yapamayacağı düşünülen bir işe erkek kılığına giren bir kadının kalkışması durumu. Anadolu’da da Kurtuluş Savaşı sırasında erkek gibi giyinerek savaşa giren Halime Çavuş örnekleriyle başlayan bir seri var. Şu linkte erkek tacizinden kurtulmak için erkek gibi yaşamaya karar veren Sona Polat var. Bu gibi örnekler çok fazla ki 51 yıldır erkek gibi yaşayan kadın galerileri var. Bu kadınlar yaşamak için çareyi erkek gibi gözükmekte buldu, tıpkı Arnavutluk’ta yaşayan BURRNESHËLAR’lar gibi.

 

Bu kadınlar ne yaşadı, ne hissetti, nasıl kararlar aldı bilemiyoruz. Çünkü Anadolu unutarak yaşar.

1 yorum

  • profil

Yorum Yaz