Aradığımız Şifa Kendi Mutfağımızda Mı Saklı?

Aradığımız Şifa Kendi Mutfağımızda Mı Saklı?


Artık internetle yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor. Yani hem ne yesek paylaşıyoruz hem de orada ne görsek yemek istiyoruz. Ama yedikçe acaba hastalanıyor muyuz? Yoksa aradığımız şifa ve iyileşme mutfağımızda mı saklı? Artık mutfak sanatları öyle bir noktaya geldi ki sağlıklı beslenmekle ilgili her şey bir trende dönüşüyor. Bu yazıda ihraç trendlerin ve hassasiyetlerin ötesinde gerçekten mutfağımızda şifa bulmak mümkün mü bunu aramak istiyoruz. Yalnızca bedensel hastalıklarımıza değil, belki gündelik sıkıntılara yol açan halsizliklerimize veya birdenbire başımıza giriveren ağrılara çare eczanede değil de mutfakta mı?

Öteden beri beslenme ile kardiyovasküler hastalıkların arasındaki ilişkiye aşinayız. Çocukluğumuzdan kalma bir imgedir kalp rahatsızlığı olan aile büyüğünün tuzsuz-diyet ekmeğinin ayrı olması. Gerçi son zamanlarda bu ilişki de Canan Karatay ya da Ümit Aktaş gibi hekimler sebebiyle biraz sarsıldı. Artık beslenme ile kanser, otizm hatta otoimmün hastalıklar arasında bağlantı kuruluyor.

Sağlıklı Beslenmek Nedir?

Vücudumuzu bir tapınak haline getirmeden ve kendimizi bir görüntüden; yüzden ve ciltten ibaret gibi düşünmezsek sağlıklı beslenme daha anlaşılır bir hale geliyor. Bir tabakta aldığımız kalorinin harcadığımızdan daha çok olmaması da bir tanım mesela ama eğer kendimizi havuç peşinde koşan bir tavşan olarak görüyorsak… Oysa insan daha karmaşık, damak tadı var, ya da gastronomik bir mirası ve genetik yatkınlığı var, içinde yaşadığı çevrenin ihtiyaçları var. Şehirdeki havanın bir fabrika bacasından çıkan karbondioksite yakın bir oranda kirliliği varsa, pazardan aldığınız sebze pestisitten görünmez hale geldiyse kalori hesabından daha karmaşık bir yeme düzeni/planlaması yapmak gerekiyor. Sağlıklı beslenme buradan bakınca yediğin şeylerin en temizini bulma çabasına dönüşüyor. Organik pazarlardan sertifikalı ürünler satan web sitelerine bu konuda birçok alternatif mevcut.

Ne Zaman Yemeli, Ne Kadar Yemeli

Beslenme uzmanlarının sağlıklı beslenme prensipleri arasında saydığı en önemli mesele yediklerimizin zamanlaması. Eğer yediklerimizin vücudumuzda sindirimden karaciğer yağlanmasına bir soruna yol açmasını değil de yaşamsal enerjiye dönüşmesini istiyorsak bedenimizin biyolojik saatine uygun saatlerde yemeyi öneriyor uzmanlar. Bu da sabah erkenden sıkı bir kahvaltı yapmak ve metabolizmamızın sindirmeyi durdurup kendisini yenilemeye başladığı akşam saatlerinde daha az yemek hatta belli bir saatten sonra hiç yememek demek oluyor. Eğer yediklerinizden şifa bulmak istiyorsanız akşam öğününü erken saatlere alarak az yemeye özen göstermelisiniz.

Mutfağı Tamamen Dönüştürmek

Son yıllarda sıklıkla tartışılan meselelerden birisi GDO ve bedenimizle doğa arasındaki bağın bozulmuş olması. Tarihsel bir perspektiften bakacak olursak aslında iki şey gözler önüne seriliyor. Öncelikle insan bedeni de doğal bir mekanizma ve dolayısıyla gıdalarla kendiliğinden bir uyum gösteriyor. İhtiyacımız olan madde ne ise doğada onu içeren besin var. Bir diğer sistem de insan bedeni ile yaşanan bölgenin fiziksel şartları arasında yüzyıllar boyu gelişen uyum. Acaba flora ve fauna ile son yıllarda aşırı artan alerjiler arasında bir ilişki var mı? Ya bedenimiz gerçekten bu kadar çok çeşitli gıdaya ihtiyaç duyuyor mu? Kanada’da yetişen mercimeğin besin oranları ile Anadolu aynı olabilir mi? Gerçi birçok bakımdan yerel ürün bulmak zor belki de imkansız ama üzerine düşünmeye değer bir konu alerji ile ihraç gıda tüketmek arasındaki ilişki. Tabi paketli gıdalardaki katkı ve koruma maddelerini de göz önünde bulundurmak  gerekiyor.

Peki Mutfak Nasıl Dönüştürülür?

Aslında sağlıklı beslenme trendlerinin son zamanlarda ortaklaştıkları bir konu var. Bedenin alkali dengesini bozmadan beslenmek. En saf, en doğal, en eski haliyle yemek. Bunu yapmanın yolu da önce bireysel olarak kendimizi yeniliklere açık tutmak. Mutfak kültürel bir olgu yani ailemizden öğrendiğimiz alışkanlıkları devam ettirme eğilimindeyiz. Ve bu alışkanlıkların tarihsel sosyo-ekonomik etkenlere bağlı olduğunu düşününce, sadece annemizden öğrendiklerimizle yetinmenin bizi bir yere götürmediği ortada. Yani babaannen de mi avokado yiyordu cümlesinin arkasına sığınmak yerine bizim için iyi olan ulaşabilir yiyecekleri mutfağımıza ve soframıza dahil etmek mantıklı olabilir. “Alkali Diyet” ve “Tokuz ama Açız” kitaplarının yazarı Ayşegül Çoruhlu bedenin alkali dengesini bozmadan beslenme gerekliliğini şöyle açıklıyor: “Hücre iki şey ister 1- İhtiyacı olanı almak 2- Artığını atabilmek. Biz şu anki modern beslenmede hücrelerimize ne ihtiyacı olan besinleri tam verebiliyoruz ne de hücre içi çöpleri tam temizleyebiliyoruz. Nedir şu anki sözde modern beslenme? Hazır yiyeceklerle dolu market rafları, işlenmiş gıdalar, hormonlu hayvanlar vs. Bize modernliğin nimeti gibi gösterilen sanayileşmiş beslenmenin bedelini artan hastalıklarla ödüyoruz. Hastalıkların (diyabet, obezite, kanser, osteoporoz vs.) bunca arttığına şaşmamalıyız. Oysa bunları görmezden geliyoruz. Ancak tamamen hastalanınca ileri tedavi yöntemlerine başvuruyoruz. Oysa bahsi geçen hastalıklara sebep olarak ne bir bakteri ne de virüsü suçlayabiliriz. Temel suçlu beslenme. Neden sadece beslenme bu kadar etkili? Cevap şu: Hasta organa zoom yapınca organın hücrelerinde asit-alkali dengesinin bozulduğunu görüyoruz.” Beslenmeyi değiştirmek için yapmamız gereken de sofrayı değiştirmek.

Sofra hepimizin bildiği gibi daha alışverişte kurulmaya başlıyor. Öncelikle market ve pazar alışverişinde dikkatli olmak, mevsim sebze ve meyvelerini tüketmek gerekiyor alkali beslenmek için. Ardından öğünlerde bir arada tüketilmesi yararlı veya zararlı olan şeylere dikkat etmek geliyor. Üçüncü ve belki de en önemli konu da yiyeceklerin pişirilme biçimi, ıspanağı kat kat hamura sarıp yağda kızarttığımızda alkali bir yemeğimiz olmuyor maalesef. Fırın ve slow cooker tercih etmek, gıdaları ısıyla mümkün mertebe az temas ettirmek gerekiyor. Kullandığımız tencereden pişirme ısısına yiyeceğin içindeki besinlerin oranını farklılaştıran birçok etmen var. Hangi yiyeceklerin alkali olduğu hakkında daha detaylı bilgi almak için burayı, alkali bir menü oluşturmak için fikir almak isterseniz burayı tıklayabilirsiniz.

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.