Nafaka: Hak Mı Mağduriyet Mi?

Nafaka: Hak Mı Mağduriyet Mi?


 

Akit’le Aydınlık’ın, Cumhuriyet’le Star’ın ortak noktası nedir diye sorsalar gerçekten aklıma nafaka gelmezdi. Gerçi nafaka mağduriyeti dense etrafımda bu kadar nafakasını ya da çocuk bakım parasını alamayan kadın varken erkekler de gelmezdi ama bu da sosyal medya lobisinin öğrettiği şeylerden birisi oldu. Sonuçta başarılı lobi faaliyeti yürüttükleri için ayakta alkışladığımız bu nafaka mağdurları nihayet “seslerini duyurdular” ve mesele meclisimizde konuşuluyor. 

 

Konu "nedense" sosyal ve yazılı medyada “kadının haksız zenginleşmesi” kavramıyla ve “süresiz nafaka” ikilemesinin sürekli vurgulanmasıyla gündeme geldi. Bu iki ibarenin de problemli olması bir yana konuyu etraflıca tartışmamızı önleyen bir ezberciliğe bizi mahkum ediyorlar. 

 

Bir boşanma sonrası ömür boyu eski eşine nafaka ödeyerek mağdur olan erkekler yok mu? Kesinlikle var. Eski eşi nafakasını ödemediği için, yasal boşluklar sayesinde çok düşük nafaka ödediği için mağdur olan kadınlar yok mu? Elbette. Her iki tarafın da mağduriyet karnesini alt alta çıkarmak ve bunu bir matematiğe dökmek, herkes için ortak bir süre belirlemek, kadınların yaşamlarını sürdürebilmesinin yükünü devletin sırtına yıkmak ne kadar adil? Nafaka denklemindeki herkesin talebi olan adaleti sağlamak nasıl mümkün olabilir? 

 

Bu iki soru cebimizde dursun, önce şunu sormak istiyorum, "Evlilik nasıl bir kurum ki kadınlar ardından korunup kollanması gereken bir duruma düşüyorlar?"

 

Kadınların dünya evine girdikten sonra akıp giden zaman içinde güçsüzleşmesini, çocuk bakımı ve ev işlerinde yüklendiği sorumlulukların dış dünyada tek başına hayatta kalamayacak hale gelmesini engellemek, komisyonlara ve ödeneklere harcadığımız enerjiyi buna harcamak daha mantıklı değil mi? Sonuçta tartışılan şey "yoksulluk nafakası". Yani hayatından kocası çıktığı anda yaşam standartı ne olursa olsun yoksul duruma düşmesi halinde bağlanan nafaka.  

 

Önce “süresiz nafaka mağdurlarını” dinleyelim ki zaten Twitter’da o kadar çok çıkıyor ki sesleri duymamak mümkün değil. Kendileri kısacık evliliklerin ardından bile hayat boyu bir pranga gibi ödeme yapmak zorunda kaldıklarını, bunun da kadınlar tarafından sömürüldüğünü, zenginleşme amacıyla kullanıldığını iddia ediyorlar. Burada eğer adalet talep ediyorsak hakkaniyetli davranmakta fayda var, bir gece süren evliliğin ardından ömür boyu nafaka ödemek zorunda bırakılan ya da maaşının büyük bir kısmını eski karısıyla paylaşmak zorunda kalan erkekler var. Ve kabul edelim bu ülkemiz şartlarında yeniden evlenmenin ciddi anlamda zorlaşması, yeniden aile kurmanın engellenmesi anlamına da geliyor. 

 

Aynı yeniden evleneneme ya da hayata devam edememe durumu bir gece evli kalmış kadınlar için de var ne yazık ki, hele ki çocuklu dul kalmış kadınların daha fazla zorluk yaşadığı ortada. Ama aynı erkekleri kız çocukları okusun ya da iş hayatında annelere kolaylık getirilsin kampanyalarında göremiyoruz. Konuyu sadece nafakanın ve evliliğin süresine indirgemek konunun bu yönünü bulanıklaştırıyor. 

 

Öte yandan kadınları dinlediğimizde benzer sonuçlara yol açan mağduriyetlerle karşılaşıyoruz. Ben şahsen Şeyma Subaşı ve Demet Şener dışında nafakasıyla zengin bir hayat yaşayabilen duymadım, görmedim, zaten verilere ve nafaka bağlanma şartlarına bakılırsa bu pek mümkün değil. Çünkü nafaka verenin geliri önemli bir etken ve zaten adı da "yoksulluk nafakası". Yani kadın çalıştığı, evlendiği ya da miras yoluyla az da olsa zenginleştiği anda (burada zenginlikten kasıt otobüse bindiği gün simit yiyebilecek türden zenginlik) kesiliyor. Bir de yoksulluk nafakası alındığı takdirde devletin sağladığı kreş yardımı gibi imkanlardan da mahrum kalıyor kadınlar. Kadınların kurduğu “Nafaka Hikayesi” adlı oluşumda konuşulanlara bakılırsa süresiz olarak alınan nafaka genellikle öldürmeyecek ama süründürecek düzeyde. Yani mesele ne evlilik süresiyle ilgili ne de haksız kazançla. Bir de nafakanın asla ödenmemesi, üç ayda sadece bir aylık nafaka ödenmesi ve yasal yollara başvurmanın nafaka miktarından daha fazla masraf çıkarması gibi durumlar da var. 

 

Adalet Talebi 

 

Eğer bu adaletle ilgili bir meseleyse 1970’lerden itibaren tartışılan sosyal adalet kavramına neden sırtımızı döndüğümüzü sorgulamamız gerekiyor. D. Miller, "Social Justice" adlı kitabında sosyal adaleti birbirlerine indirgenemeyen ve önemi toplumdan toplumda farklılık gösteren kavramların bir ürünü olarak tanımlıyor. Bu postula, yani sosyal adaletin mümkün olduğu önermesi kültürel çerçeveden bağımsız düşünülemez çünkü adalet katılığına tezat bir biçim “sosyal” yapıyı oluşturan şey kültüreldir. Dolayısıyla eğer meselemiz erkekleri nafakadan kurtarmak değil de bu konuda hem erkekleri hem de kadınları mağdur etmeyecek adaleti sağlamaksa bunu kültürel dokudan ayıramayız. Kültürel doku bu ülkede kadınların annelik gibi kutsal bir görevle donatıldığında başka bir şeye ihtiyacı olmadığını öğütledi mesela yıllarca. Bugün orta yaşın üzerindeki pek çok kadın evlendikten sonra çalışmamak gerektiğine inanarak büyüdü, ona göre yaşadı. Bakın erkeklerin zorla iş hayatından uzak tuttuklarından değil, gönüllü olarak işten ayrılan ve bu süreçte ev işi emeğiyle maaşsız bir şekilde gün doğumundan geceye kadar çalışan kadınlardan bahsediyorum. Doğal olarak bireye inemeyen herhangi bir düzenleme adaletsizlik getirmeye mahkum. 

 

Bugün orta yaşın üzerindeki pek çok kadın evlendikten sonra çalışmamak gerektiğine inanarak büyüdü, ona göre yaşadı. Bakın erkeklerin zorla iş hayatından uzak tuttuklarından değil, gönüllü olarak işten ayrılan ve bu süreçte ev işi emeğiyle maaşsız bir şekilde gün doğumundan geceye kadar çalışan kadınlardan bahsediyorum.

 

Bir de tabi boşanmada kusur olarak kabul edilen madde var. Anayasanın 175. maddesine göre “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” Kadının bir boşanmada daha kusurlu olmasının şartları arasında cinsel ilişkiden kaçınmak, güven sarsıcı davranışta bulunmak, hakaret etmek, yalan söylemek gibi maddeler var. Durumun değerlendirilmesini size bırakıyorum. 

 

Peki Neden Nafaka Bu Kadar Mesele Oldu? 

 

Nafaka ödemek konusu sadece erkeklerin ceplerinden çıkan parayla ilgili değil, nafaka sayesinde biraz da hayatını düzene koyabilecek kadınları güçlendirmesiyle ilgili. Buna dayanarak bir açıdan da boşanmaya kalkışabilmeleri. Çünkü, erkeğin hizmetine mahkum bir hayat sürmek zorunda kalmayabilir eğer nafaka alırsa bir kadın. Öte yandan bu durumu kullanan, eski eşiyle para üzerinden hesaplaşan, bir intikama dönüştüren kadınlar yok mu, elbette var. Bir adamla aynı evde yaşadığı halde nikah yapmayan ya da sigortasız çalışan kadınlar da var. Bunları tespit etmek bütünüyle nafakayı kısıtlamaktan daha zor ama adil değil. Kadınların pozitif ayrımcılıkla Anayasaya seviyesinde korunmasına kadar bu ülkeden öyle acı hikayeler geçti ve bu korumaya rağmen daha büyük acılar yaşanmaya devam ediyor ki, talebimiz eşitlik değil adalet olmalı. Bireye inebilen, kültürel olanı değerlendirebilen, tek tek herkes için adil olanı arayan bir hukuk talep etmeliyiz diye düşünüyorum. Eğer bir birim kurulacaksa, tarafsız bir durum değerlendirmesi yapabilecek yetkiyle donatılmış bir kurumla bağlantılı kurulmalı. Yoksa nafakanın belli bir süreyle kısıtlanması eğer erkek mağdursa yine bir adaletsizlik doğuracak, bu sefer de nafakanın tamamen kaldırılmasını mı konuşacağız? 

3 yorum

  • profil
  • profil
  • profil

Yorum Yaz