İstanbul Film Festivali Şubat Seçkisinin Seçkisi

İstanbul Film Festivali Şubat Seçkisinin Seçkisi


 

Hepimiz evlerimizde hem kendimizi listelere boğduk hem de orada burada bir sürü liste okuduk. Hepsini kaydettik, bazılarını izledik ama çoğunu unuttuk. IMDB’ye göre en iyi on Türk filmini görelim hatta yönetmen sineması izlemeden olur mu bütün filmleri sırasıyla bitirelim bile dedik ama bitirebildik mi? İşte orası muamma. Ama şimdi hazır olun! Çünkü bu kez önümüzde İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından çevrimiçi devam eden İstanbul Film Festivali Şubat Seçkisi var. Bu öyle herhangi bir temalı ve herhangi bir puan sıralamalı izlenecek filmler listesi değil. Hele bir yönetmene bağlı kalmış hiç değil. Her biri dünya prömiyerlerini Tallinn, Venedik, Berlin, Manchester, Cannes, Sundance gibi önemli festivallerde yapmış önemli hikâyesi olan filmler. Meraklıları için 5- 28 Şubat tarihleri arasında, filmonline.iksv.org adresinde gösterimde olacak. Hadi şimdi her biri beşer gün boyunca gösterimde kalacak, seçilmiş bu 12 filmin konularını bir öğrenelim...

 

 

Yaramaz Çocuk (Enfant Terrible) / Almanya (5 Şubat- 10 Şubat)

Aynı zamanda Cannes 2020 seçkisindeki filmler arasında yer alan Oskar Roehler’in yönetmen koltuğunda oturduğu Yaramaz Çocuk, yönetmen Rainer Werner Fassbinder’in hayatına odaklanıyor. Yeni Alman Sinema akımının önemli ve güçlü yönetmenlerinden Fassbinder, 37 yıllık yaşamında 40’tan fazla film çekmiş. Ölümünden sonra bile üç senaryosu filme çekilen Fassbinder’i canlandıran oyuncu, Dark’ın Ulrich Nielsen karakteri olarak bildiğimiz Oliver Masucci.

 

 

 

 

Annem Savaşa Gidiyor (Erna at War) / Danimarka- Estonya- Belçika (6 Şubat– 11 Şubat)

Üç ülkenin ortak yapımı olan Annem Savaşa Gidiyor filmi, Birinci Dünya Savaşında geçen bir anne oğul ilişkisini ele alıyor. 17 yaşında zihinsel engelli oğlunu savaşa aldıklarında onu yalnız bırakmaya yüreği el vermeyen Erna, erkek kılığına girerek oğlunun yanında savaşa gidiyor. Erling Jepsen’in romanından uyarlama olan filmin yönetmen koltuğunda ise Henrik Ruben Genz var.

 

 

 

 

Elmalar (Apples) / Yunanistan-Polonya- Slovenya (7 Şubat- 12 Şubat)

Gittiği hiçbir festivalden eli boş dönmemiş mutlaka bir ödül almış Elmalar filmi aynı zamanda Yunanistan’ın Oscar adayı. Burada salgın kelimesine artık tahammülü kalmamış izleyiciler için baştan uyarı yapmamız gerekiyor. Film bir salgın türünü ele alıyor; üstelik bu sefer hafıza kaybettiren cinsten. Eğer “eh artık ne yapalım canım izleriz” derseniz hikâye gittikçe ilginçleşiyor. Hafızasını kaybeden hastalar yeni kimlik kazandırılmak üzere kliniğe kaldırılıyor ve olaylar burada gelişiyor. Filmin yönetmeni ise Yunanistan’ın meşhur yönetmeni Yorgos Lanthimos’un Köpek Dişi filminde yardımcı yönetmen olarak çalışan Christos Nikou. Yönetmen Nikou, ilk uzun metrajlı filmi olan Elmalar’ın dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapmıştı.

 

 

 

Relic / Avustralya- ABD (12 Şubat- 17 Şubat)

Gerilim sevenler buraya! Bu gerilim biraz hayaletler ve kötü ruhları içinde barındıran türden. Film, üç kuşağın odak noktası olduğu ailede Edna’nın yaşlılıkla beraber kötüleşmesini ve ortadan kaybolmasını ele alıyor. Kızı ve torununun Edna’yı aramalarıyla gerilimin dozu artıyor. Devam etmeyelim; yoksa Edna’nın ruhunun kim tarafından ele geçirildiği anlaşılabilir. Yönetmen Natalie Erika James’in senaryosunu romancı Christian White ile birlikte yazdığı film, Şubat seçkisinde yer alıyor.

 

 

 

 

Yuva (The Nest) / İngiltere- Kanada (13 Şubat – 18 Şubat)

Şubat seçkisinin bir başka gerilim filmi olan Yuva, hayaletler ve kötü ruhlarla hiç ilgilenmeden gerçek bir gerilime parmak basıyor: evlilik. Bu nedenle bazı bekarlar ve hatta bazı evlilere bu filmi pek tavsiye etmiyoruz. Film, anlatısını fakir bir ailede büyüyen hırslı bir karakter olan Rory (Jude Law) üzerinden oluşturuyor. Rory, yükselişe geçmek uğruna, ailesini huzursuzluğa, evliliğini de çıkmaza sürüklemekle memur. Rory’nin söylediği yalanlar ise filmde gerçek ve hayali olanın arasındaki çizgiyi yavaş yavaş belirsizleştiriyor. Sean Durkin, ilk uzun metrajlı filminden on yıl sonra filmin yönetmeni olarak karşımıza çıkıyor. Filmin dünya prömiyeri Sundance Film Festivali’nde yapılmış.

 

 

 

 

Gözyaşlarının Tuzu (The Salt of Tears) / Fransa- İsviçre (14 Şubat- 19 Şubat)

Fransız Yeni Dalga yönetmenlerinden Philippe Garrel imzalı siyah beyaz çekilen film, aşk temasını ele alıyor. Marangozluk sınavı için taşradan Paris’e gelen Luc ile otobüs durağında karşılaştığı Cemile (Djemila) ile kısa süreli aşk yaşıyorlar. Luc’un sınav sonrası taşraya dönüşü ve eski kız arkadaşı ile karşılaşması sonucunda bir aşk üçgeni ortaya çıkıyor. 1960’ların Fransız aşk filmlerini hatırlatan filmin dünya prömiyeri Berlin Film Festivali’nde yapılmış.  

 

 

 

Alelade Bir Yuva (Nowhere Special) / İtalya- Romanya- İngiltere (19 Şubat- 24 Şubat)

Yönetmen Uberto Pasolini filmde baba-oğul ilişkisini ele alırken gerçek bir hikâyeden esinlenmiş. Temizlikçi olarak çalışan ve oğlunu tek başına büyüten John, hastalığının ilerlemesi nedeniyle 4 yaşındaki oğluna yeni bir aile aramaktadır. Dokunaklı bir hikâyesi olan filmin dünya prömiyeri Venedik Film Festivali’nde yapılmıştı.

 

 

 

 

Şarküteri (Delicatessen) / Fransa (20 Şubat- 25 Şubat)

1992 César Ödülleri’nde en iyi film, en iyi senaryo ve en iyi kurgu gibi ödülleri olan Marc Caro & Jean-Pierre Jeunet’in kült filmi Şarküteri, 30. yıl dönümü nedeniyle Şubat seçkisinde yerini almış. İlk kez 1991 yılında gösterime giren filmin anlatısında, yiyeceğin tükendiği ve insanın etinin çok değerli olduğu post apokaliptik sürrealist bir dünya ile karşılaşıyoruz. Şarküteride çalışmaya başlayan Louison, işvereninin kızı Julie’ye âşık olur. Fakat şarküteride işler çok normal gitmemektedir. Julie’ye âşık olmak veya akşam yemeği olmak arasında kalan Louison’ın bu tuhaf plandan kaçışı hareketli ve eğlenceli bir şekilde gösterilir.

 

 

 

 

Sovyet Bahçesi (The Soviet Garden) / Moldova- Romanya (21 Şubat- 26 Şubat)

Şubat ayı seçkisinde yer alan önemli belgesellerden biri Sovyet Bahçesi, eğer Chernobyl dizisini sevdiyseniz bu belgeseli de sevebilirsiniz. Eski Sovyet Ülkesi Moldova’da yaşayan yapımcı ve yönetmen Dragoş Turea, büyükannesinin gizemli ölümünü araştırırken bir bilimsel deney keşfeder. Dragoş bu belgeselde Sovyet devlet adamı Nikita Kruşçev’in planını belgelerle ortaya çıkarır. Nükleer enerjinin tarımda uygulanması yoluyla Moldova bir Sovyet Bahçesi’ne dönüştürülmüştür. Belgesel aynı zamanda radyoaktif maddelerin yerel halktaki izlerine odaklanıyor.

 

 

Tenere  / Türkiye (26 Şubat- 3 Mart)

Seçkideki bir diğer belgesel ise Afrika yolculuğunu ele alan Tenere Belgeseli. Hasan Söylemez’in Afrika’ya yaptığı bisiklet yolculuğunu duymayan kalmamıştır herhalde. Gerek sosyal medya paylaşımları gerek çektiği Journey to Dreams belgeseli ile Söylemez’in ilginç anlarının takibindeydik. Yeni projesi Tenere ile bu kez Nijer’in Agadez şehrinden yola çıkan Afrikalıların önce Libya oradan da Avrupa’ya ulaşmak için çölü geçme hikayesine odaklanıyor. Belgeselde göze çarpan isim ise Agadezli Beşir. Tenere belgeseli, bu yolculuğu defalarca yapan en tecrübeli isim Beşir’in rehberliğinde, bizi çöl yolculuğuna davet ediyor.

 

 

Prens (The Prince) / Şili- Arjantin- Belçika (27 Şubat- 4 Mart)

Prens, 70’lerin Şili’sinde şiddet ve tutkunun iç içe geçtiği bir film. Yirmili yaşların başında kontrolsüz bir genç olan Jaime, en yakın arkadaşının ölümüne neden olunca kendisini birden hapishane ortamında bulur. Hikâye, bir dramla başlayıp sonrasında hapishane ortamında herkesin saygı duyduğu yaşlı bir adamın himayesinde devam eder. Prens aynı zamanda Sebastián Muñoz’un ilk yönetmenlik deneyimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Filmin dünya prömiyeri ise Venedik Film Festivali'nde yapılmış.

 

 

          

 

 

Odadaki Yetişkinler (Adults in the Room) / Fransa- Yunanistan (28 Şubat- 5 Mart)

Usta yönetmen Gavras’ın politik filmlerinden biri olan Odadaki Yetişkinler 2015 yılında Yunanistan’ın yaşadığı ekonomik krize odaklanıyor. Eğer siyasi entrikalar ilginizi çekiyorsa bu filmde Yunanistan ve Avrupa Birliği’ni “Odadaki Yetişkinler” olarak bulabilirsiniz. Film ayrıca Alexandre Desplat tarafından bestelenen müziklerle, Fransa’nın Lumiére Ödülleri’nde en iyi müzik ödülüne sahip olmuştu.

Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.