Adımın Ne Olduğu Önemsiz Ben Bir Kırtasiye Bağımlısıyım

Adımın Ne Olduğu Önemsiz Ben Bir Kırtasiye Bağımlısıyım


 

Kokulu silgiler ve buz gibi soğukluğuyla metal kalem açacakları ilkokul yıllarında hemen hemen her çocuğun aklını başından alan iki şeydi. 36'lık ya da 48'lik Mon Ami pastel boyalarının gelecekteki sosyo ekonomik durumlarına işaret edeceğinden habersiz çocuklar, yıllar içinde heveslerini Eylül ayından (okul başlangıcı) yılbaşı ya da iş terfilerine kaydırdı. Bazı kalemler hala daha adrenalini arttırıyor ve bir defter bazen daha iyi hissetmek için harika bir aracı olabiliyor.

 

2019 yılında dünya genelinde kırtasiye ürünlerinin satışında %3.2’lik bir artış yaşandı. Bu durum, çeşitli parametreler açısından düşük büyüme hızına işaret etse de üreticiler halihazırda yıllardır sektörün durgunluğundan dem vurmaktaydı. Bir klişe olarak teknolojinin yerini aldığı kalem kağıt sektöründe böyle bir durumun yaşanması şaşırtıcı değil. Fakat yetişkinler içinde öyle bir kitle var ki - üstelik niş olamayacak kadar da büyük ölçekli- onların kalemlere, defterlere ve çeşit çeşit dosyalara karşı olan ilgisi bir muhabbetten öte adeta bir tutku gibi: kırtasiye bağımlıları...

 

Başlanacak her yeni defter mistik bir amaç da taşımaktadır. Bundan sonrasında her şeyin daha güzel olacağına ve orada planlanan işlerin tıkır tıkır çalışacağına dair umut verir kullanıcısına. Üstelik bu farazi bir yaklaşım da değil. Psikolog Oliver Burkeman bu durumu şöyle açıklıyor: “Bir şeyler liste halinde olursa; insanlar, hayatlarının kontrolünü daha fazla ellerinde tuttuklarını düşünüyorlar. İlginç olan ise kalem ve kağıtın bu hissin yoğunluğunu arttırıyor olması.”

 

Bauhaus çizgilerine kendini kaptırmak, Moleskine insanı olmaya çalışmak ve Lamy’nin neonlarında enerji patlatmak... Bu arzuların sebepsiz olmadığını ve bu kadar insanın gününü planlamak için raflar arasında boşuna saatler harcamadığını belki de daha önce düşünenleriniz olmuştur. Ya da artık bir moda aksesuarı olarak kabul edilen kırtasiye ürünlerine maaşın önemli bir kısmını harcamanın şaşılacak bir tarafı yoktur. Evet, o kalemden sizde 3 tane vardı ama leylak moru yeni çıkmış ve onu da almalısınız; bunda anlaşılmayacak hiç bir şey yok. Gevşeyebiliriz.

 

İngiliz perakende devi Selfridges’in her yıl kırtasiye satışları %20 artmasına karşın; pazarlama müdürü Andrew Woodward bu sonucu ortaya çıkaracak herhangi bir kampanya yürütmediklerini söylüyor. Peki insanlar sadece kendilerini daha planlı hissetmek ve hayatlarını bir düzene sokmak için mi kırtasiye malzemelerini yumuşatıcı kapağı gibi açıp kokluyor ve solacak bir çiçek gibi titizlikle yaklaşıyor?

 

Muhtemelen tek sebep bu değil. Kırtasiye malzemeleri kişisel ilgi alanıdır ve büyük ölçüde lüks zevktir yani ihtiyacınız olmasa da alırsınız. Ama insanlara suçluluk duygusu vermeyecek iyi yönleri sayesinde bunun bir gerekllik olduğuna kendinizi (babanızı/ kocanızı/ arkadaşınızı) ikna etmeniz uzun sürmez. Çünkü onu aktif bir şekilde kullanırsınız bir yüzükten farklı olarak. Bu, anlatılamayan ve insanın yakasını bırakmayan bir tutkudur. Aksi takdirde bir kalem şayet o andan 20 saniye önce icat edilmemişse nasıl bir insanın gözlerini bu kadar parlatabilir ki?

 

1 yorum

Yorum Yaz